Çömez asistanlık dönemimde (asistanlığın birinci yılı) kliniğimizdeki tüm asistanlara kısım liderimiz olan duayen hocamız bir konuşma yaptı ve uzmanlık imtihanına daha erken girmek isteyen kıdemli asistanlara dedi ki: “ne vakit uzman olacağınıza sizler değil biz hocalarınız karar veririz, icazet alınmaz verilir”.
Günlük hayatımızda hepimiz, sonucu baştan bilmek ve denetimimizde tutmak isteriz. İmtihana girecek öğrenci imtihanın sonucuna, esnaf kazanacağı paraya, yolcu ulaşacağı yere, insanoğlu ölüme… odaklanır ve sonuç üzerinde elinde olmayan (ve olmayacak olan) hükümdarlığını kurmaya çalışır. Bu uygunsuz eforuna karşılık hem hüsrana uğrar hem de tükenir.
Sınav sonucunu öğrenci belirleseydi, ders çalışır ve bilgisini artırır mıydı? Ay sonu hesaplamalarında kazanacağı parayı bilen esnaf, sabah ümitkâr bir formda dükkânının kapısını açar ve sabırla bekler miydi? Ulaşacağından emin olan yolcu, seyahat için gereken önlemleri alır mıydı? Mevt tarihini bilen insan, o kaçınılmaz sonuca huzurla ulaşabilir miydi? Yaşadığı anın hakkını verebilir miydi?…
Sağlıklı yaklaşım, sonuca odaklanmak değil, yapabileceğimizin en düzgününü yaparak sebepleri işlemek ve sonrasını oluruna bırakmaktır. Asistanın vazifesi muvaffakiyetle eğitiminin sorumluluklarını yerine getirmek, sonra da son kelamı icazetini verecek hocalarına bırakmaktır.
Ufak bir tavsiye; “ölümden nasıl kurtulurum?” sorusuna odaklanmak yerine “sağlıklı bir ömür için ne yapabilirim?” sorusuna günlük pratiğinizde karşılık bulmaya çalışınız.