Yaşamdan örnek:
“O “pabuç ağzını açmasın” diye, yapacağım işleri akşamdan sabaha, sabahtan akşama planlardım.
Bıktırıcı bir azarlaması ve sirke satan yüzü vardı. Benim sabah başladığım işime, akşamdan içtiği alkolün tesirinden ayıldığı zaman, öğleyin gelirdi. Eli yüzü şiş olduğu gibi, beyni de şiş olmalıydı.
Empatisiz korkunç bakışları ile eksik kusur arayarak devamlı insan ezmek onu besliyor olmalıydı.
Öğleyin başlayan mesaisine gece yarılarına kadar uzatabiliyordu Peş peşe içtiği kahvelerle ayılttığı beynini, gecenin ikinci yarısı peşpeşe yuvarladığı alkolle uyuşturup uyuyabilen bir zavallıydı aslında..
Akşam üzeri saat 17 civarında aklı başına geliyor. Yüz kasları gevşeyip gülümseyebiliyordu. Bu sert kabuğun altında “insan”olabileceğini farzediyordum. Küçükken beni çok kez döven annemin sadece ellerine ve önceden duygularını kestirebilmek için yüzüne yani gözlerine ve ağız köşelerine bakıp, kendimi koruma pozisyonu almaya çalışırdım. Aynı şeyi ona da yapıyordum. Öfkeli ve canı acıtılmış gibi görünen patronu anlamaya çalışır. Ona, bana maaş verip çocuklarımı okutmama imkan tanıdığı için sonsuz şükran duyar, onu bir özürlü gibi affeder, işime bakardım. Sonuçta mutsuz, öfkeli ve hırsını benden alıp beni döven annem sayesinde “mükemmelliyetçi” olduğum için, açlıktan ölmeyince yemeyen, yorgunluktan devrilmeden uyumayan bendeniz “üretmeye” programlıydım.
Patrona pasifagresif direniş sergileyip devamlı boş oturup, 9 ay sonra kendini kovduran müdürden, sonra işe başladığımda, zekası düşük sekreter bile benim iş verimliliğini fark etmişti. Ben işimi ibadet eder gibi yaparak patronun beni tanıyıp kabul etmesini ve anlattığı eski çalışan nankörlüğü yaralarından kurtulacağı günleri bekliyorum. Sonuçta beni bu hayatta bedensel psikolojik en çok hırpalayan annem, beni adam edip, var etmişti. “Çalıştığın banaysa, öğrendiğin kendine” deyip beni sonuna kadar annem kullandığı gibi, bu patronda aklınca kullanıyordu ve çok kar ediyordu. Öfke ve saygısızlıkta herkese eşit mesafede olduğu için kendi yoluma, işime, öğrenmeme bakıp onun beslediği öfkemi enerjiye çevirip kendime iş yeri açma gücü ve enerjisi buldum. Sert kabuğunun altından benim annem gibi bir badem değil, çürük badem çıkmıştı ama canı cehenneme. Onun yanında işe başladığım günlerde o kadar yalnız ve çaresizdim ki, en pahalı okullarda okuyan çocuklarıma yetebilmek için bu patrona susmak zorundaydım zaten. Gözleri kapalı sevip, herşeyimi ve kazancımın kontrolünü bırakıp güvendiğim eşim yanında dolaştırdığı eksik kafalı, seksi şempanzeye aşık olmuştu. Aklı başından gitmiş ve saçlarını boyayan eşim, ne çocuklarını nede beni görüyordu. “
Yazarın notu:
Duyarlı insanların duyguları ile oynayıp, istedikleri gibi hayatını manipüle etmek bu avcıların taktikleri bazen sizi mutlu edip, onore ederek, bazen aferinleyerek, bazen öfkesi ile sindirerek veya bıktırarak, yollarına devam edip, kendilerince kar ediyorlar. Ondan aldığınız öfke, sizin tüm gücünüzü haftanızı mahvederken, o bir saat sonra huzurla hayatına devam ediyor unutmayın. Bu tür insanlar sadece patronunuz yada anneniz olmayabiliyor. Bazen melek zannedip sevdiğiniz kocanız, bazen elinizle büyüttüğünüz çocuğunuz veya ergeniniz sizi bıktırarak, terbiyeleyip istediği kıvama soktuklarını zannediyorlar. Siz önce “iletişim becerileri ve öfke kontrolünü” öğrenin ve uygulayın. Hiçbir şeyin değiştiremiyorsanız ve onlara mecbursanız; onları “özürlü kabul edin” kendi yolunuza devam edin.
Mecbur değilseniz silkeleyip atın, iç enerjinizi tükettiğinize değmezler. Gerçekten özürlüler çünkü prefrontal bölgede bulunduğu belirtilen ayna nöronları çalışmadığı için empati yetenekleri olmadığı gibi çevreye ettikleri kötülükler “bumerang gibi dönüp onları çarptığı için” bedduanızla bile ağzınızı ve ruhunuzu kirletmeyiniz. En değerli benim! Ve “evvela Allah” deyin…
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.