- ŞİDDET ve ÖLÜM HABERLERİ EN ÇOK ÇOCUKLARI ETKİLİYOR
Son zamanlarda sosyal medyada ve televizyonlarda şiddet ve ölüm haberleri maalesef günlük hayatımızın birer parçası oldu. Yerlerde yatan cansız bedenler, şiddet içeren görüntüler, çocukların bile öldürülüp, zarar verildiği görüntüler ailecek izlenir oldu.
- Bu durumun ülkemizin normali olduğuna alışmaya başlamak bizi nasıl bir toplum olmaya götürecek biliyor muyuz?
- Bilgisayar oyunlarındaki şiddetin çocuklarımızı ve gençlerimizi nasıl etkileyeceğini uzun uzun tartışan bizlerin, asıl çok daha yıkıcı; gerçek şiddet görüntülerinin çocuklarımız ve gençlerimiz üzerindeki etkisini düşünmemiz gerekmez mi?
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç, şiddet ve ölüm haberlerinin çocuklar üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi.
- Şiddet Normalleştiğinde En Çok Çocuklar Zarar Görür
Çocuklar ve gençler bu şiddetin “normal” olduğu duygusu ile büyüdüklerinde onlara “şiddet yanlış bir çözümdür, insanlar bir adalet sistemine, kurallara uymak zorundadır” dediğimizde bize artık inanmayacaklardır. Şiddet normalleştirildiğinde bu durumdan bütün toplum ama özellikle de çocuk ve gençler etkilenecektir.
İçindeki saldırganlığı baskılamayı, toplumun izin verdiği biçimde ve ölçüde dışavurmayı çocuklar ilk yaşlardan itibaren öğrenmeye başlarlar. Şiddete yönelik davranışlar giderek azalır ve okula başlama ile birlikte bu tür davranışların ortadan kalkması beklenir. Sosyalleşme sürecinde çocuk dili kullanmayı, kendi duygularını düzenlemeyi, beklemeyi, plan yapmayı ve ertelemeyi öğrenir. Böylece saldırganlık toplumsal olarak kabul edilen biçimlerde ortaya konmaya başlar.
- Çocuklar Şiddeti Kabul Edilebilir Bir Çözüm Yöntemi Olarak Algılar
İlkokul yaşından sonra şiddete yönelik davranışlar; dürtü kontrolünün yetersiz olduğu durumlarda (yapısal veya madde kullanımı sonucu), sosyal becerilerin yetersizliğine bağlı olarak, davranışın sonuçlarını kavrama yetersizliğinde, planlama becerisi yokluğu gibi durumlarda ve empati yokluğuna bağlı olarak ortaya çıkar. Vicdan ve ahlak gelişimi süreci insanlarda şiddete yönelik davranışları baskılayan bir sistem oluşturur.
Şiddete ilişkin yapılan tüm çalışmalar değerlendirildiğinde; gelişimsel süreçte yer alan bireysel, ailesel ve toplumsal risk faktörlerinin bir aradaki etkileşiminin, şiddetin ortaya çıkmasında rol oynadığı görülmektedir. Aile içi şiddetin çocuklarda şiddete yönelik davranışları artırdığı bilinen bir durumdur. Çocuğun ve ailenin içinde yer aldığı toplumdaki şiddet de gelişim süreci üzerinde aynı etkiyi yaratır. Toplumda şiddetin gündelik yaşamın bir parçası gibi algılandığı durumlarda çocuklar şiddeti kabul edilebilir bir sorun çözme yöntemi olarak görür. Vicdan gelişimi bozulur.Bu durum insanların gündelik yaşamlarına yansır. Şiddet eşiği düştüğünde en beklenmedik insanların bile şiddete yöneldiğini görmeye başlarız
- Ergenler Gelecek Hayallerinden Vazgeçiyor
Ergenler bütün bunlara ek olarak yaşlılık yıllarını görecek kadar yaşayamayacaklarını düşünmeye başlarlar. Bu durum ergenlerin kendi geleceklerine yapacakları her tür yatırımdan vazgeçmelerine, plan yapmayı, okumayı, gelecek düşlemeyi anlamsız bulmaya başlamalarına neden olur. “Beni bekleyen bir gelecek yok” şeklinde özetlenebilecek bu tarz düşünme biçimi ergenlerde görülen davranış bozukluklar ve madde kullanım bozuklukları gibi birçok soruna zemin hazırlar.
- Şiddet Kavramı Çocuklara Nasıl Açıklanır?
Bu tür kavramları açıklarken çocukların karşılaştıkları durumlar ve bunun bağlamında çocuğun yaşına uygun açıklamalar yapmak uygundur. Bebeğin genelde ilk şiddete yönelik davranışları yakınındaki kişilere karşı olur. Anneyi ısırabilir, yakınındaki bir kişiye vurabilir vs. Bu ilk davranışlardan başlayarak çocuğa bu davranışın uygun olmadığına yönelik mesajlar vermek gerekir.
Örneğin; bebek anneyi ısırdığında anne buna izin vermemeli ve “hayır” diyerek bunun yanlış bir davranış olduğunu ifade etmelidir. Daha sonra da çocuk arkadaşları ile bu tür durumlar yaşadığında başkasına şiddet uygulamanın yanlış olduğu çocuğun yaşına uygun terimlerle kesin bir ifade ile anlatılmalıdır.
Ergenlik öncesi yaşlarda çocukların kavramları anlamaları zordur, o yüzden somut örnekler üzerinden çocuğa hangi davranışın doğru hangisinin yanlış olduğunu yaşına uygun terimlerle anlatmak gereklidir.
- Ailelere Düşen Görevler
Saldırganlık ve şiddet eğilimi her çocukta olabilir. Çocuklar büyürken aileden aldıkları eğitimle bu eğilimi kontrol etme becerilerini geliştirirler. Anne-baba, çocuğun kızgınlık ya da engellenmişlik duyguları ile baş etmede hangi yöntemi kullanacağını örnek olarak göstermelidir. Çocuklar için söylenenlerden çok davranışlar önemlidir. Bu nedenle eğer anne baba birbirlerine ve çocuklarına karşı şiddete yönelik davranışlar göstermezler ve kendi şiddet eğilimlerini kontrol ederlerse çocuk bu davranışı örnek alır ve kendisini kontrol etmeyi öğrenir. Ailenin çocukların davranışları üzerindeki etkisi her zaman diğer etkilerden daha güçlüdür.
Aileler savaşla ilgili konuşurken savaşın insanlara getirdiği acıları ve olumsuzlukları anlatmalı, savaşlardan taraf tutmadan, savaşan tarafların tümüne acı, ölüm ve yoksulluk getiren bir olgu olarak söz etmelidirler. Savaşın bir kazananı yoktur. Haklı savaşlar bile sorunları çözmek için en uygun yöntemler kabul edilemez. Çocuklarda savaşa karşı bir dünya görüşü geliştirmek, savaşla kahramanlık kavramını bütünleştirmek yerine insanlara getirdiği acıları birleştirmek ve çocuğun kafasındaki savaş kavramının bu şekilde oluşmasını sağlamak daha doğru bir tutumdur.
Savaşla ilgili görüntüleri açıklarken savaşın yanlışlığı ve kötülüğü anlatılmalıdır. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün ne kadar yerinde bir söz olduğu, barışçı bir sorun çözme yaklaşımının gerekliliği konuşulabilir
Savaşla ilgili görüntüleri özellikle izletmek tabii ki gerekli değildir ama çocuklar ister istemez gazetelerde, televizyonda bu tür görüntülerle karşılaşacaklardır. Böyle görüntüler ortaya çıktığında özellikle çocuğa yasaklamak da uygun olmaz çünkü çocuğun bu konuyu çok daha fazla önemsemesine ve endişelerinin artmasına neden olur. Yapılacak şey bu tür görüntülerle karşılaştığında çocuğun bu bilgileri hazmetmesine yardımcı olmak yani; onunla bu konuda konuşmak, fikirlerini paylaşmak, çocuğun savaşa ve şiddete karşı bir dünya görüşü oluşturmasını desteklemektir.
Normalde çocuklar bu tür haberlerden etkilenmezler. Eğer çocuk zaten aşırı kaygılı, korkuları olan, çevresinde gördüğü her durumdan korku üreten bir çocuk ise o zaman izlediği bütün haberler gibi savaş haberleri de bu tür çocuklarda kaygı ve endişe yaratır. Çocuğun bu konudan psikolojik olarak etkilendiği; sürekli bu konu ile ilgili konuşmasından, bu tür durumların kendi başına da gelebileceği korkularından söz etmesinden, uyku bozukluğu, okula gitmekten ve aileden ayrılmaktan korkma gibi belirtiler göstermesinden anlaşılabilir. Bu çocuklar ilerde kaygı bozuklukları ortaya çıkarmaya yatkın çocuklar olabilir ve bir psikiyatrik yardım alınması uygun olacaktır.
Çocuğa yaşına uygun bir şekilde bu tür durumların kendi başına gelmeyeceğine dair güvence vermek gerekir. Biraz daha büyük çocuklarda savaşı sona erdirmek için neler yapılabileceği konuşularak konuya duygusal yaklaşım yerine bilişsel yaklaşım geliştirmelerini amaçlamak ve böylece konuya ilişkin duygusal yükü dengelemek yararlı olur.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.