Panik atağı bir hastalık olarak tanımlayıp, sınıflayıp; hiçbir psikoterapi ya da destek sağlamadan tedavi etmeye çalışmak bataklığı kurutmadan sinekle mücadele etmeye benzetilebilir. Evet fiziksel belirtiler bir miktar yatışır ancak panik atağı tetikleyen bataklık hep oradadır. Bataklık metaforundan devam edersek; Bataklıkta kişilik yapınız fazla verici, fazla karşı odaklı, fazla dürüst, sorumlu ya da hassas, kendinize çok az vakit ayırıyorsunuz ve hiç susmadan konuşan bir beyniniz var. Tüm bunlara isyan eden bedeniniz duruma isyan ediyor ve sizi durdurmak için çarpıyor, nefes alamadığını gösteriyor, uyuşmalar ve büyük bir ölüm ya da çıldırma korkusuyla sonunda sizi durdurup üstünüzdeki yükleri atmanızı sağlıyor. İşte bu noktada uygulanacak doğru psikoterapi ve yaşamsal düzenlemerle kalıcı olarak panik ataktan kurtulabilecekken hasta rolüne bürünüp yaşamınızı tıkayabilirsiniz. Yani hastalığı kullanarak ilişkilerinizi lehinize düzeltip bazı yüklerinizden kurtulabilirsiniz ancak sonuçta yaşam kaliteniz düşer ve istemediğiniz bir senaryoyu sürdürürsünüz. İkinci kötü senaryo ise ilaçlarla durumu baskılamak ve hiçbir kişisel gelişim ya da yaşamsal dönüşüm gerçekleştirmeden ilaçla devam etmek yani psikoterapiden faydalanmamak. Bir süre sonra başka doktor, başka ilaç arayışlarına girmek. Bu sayede kaybedilen uzun yıllar sonucu bir çok şey için geç kalınmış olabilir (eş, iş vs).
Çözüme detaylı başka yazılarda değinmiş olmakla beraber 1-2 cümleyle özetleyeyim; Panik atakta psikoterapiyle, kişiliğimizle ilgili katı duruşumuzu değiştirip, daha esnek bir yapıya kavuşmayla ilgili farkındalık çalışmaları hemen sonuç verir. Gereksiz düşünce ve inançlardan kurtulma ve yeni yaşam değişiklikleri bedenin rahatlamasına ve panik atağın yok almasına katkıda bulunur. Farkındalık ve psikoterapi çalışmaları yapılmadan ilaç tedavisi çoğunlukla hastalığın uzun yıllara yayılmasına ve kısmen düzelmesine neden olur.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.