Sosyal medya günümüzün en önemli, belki de ilk sırada tercih edilen iletişim aracı haline geldi. Bu kadar yoğun talep gören sosyal medya platformları da ister istemez insanların elinde birer güç unsuru teşkil etmeye başladılar. Kimi zaman keyifli vakit geçirmemizi sağlarken, kimi zaman da üzücü durumlara vesile olabilmekte sosyal medya iletişim araçları. Elimizde böylesine güçlü iletişim araçları varken her zaman bunu iyi amaçlar için kullanmayabiliyoruz. Bazen içimizdeki kin veya nefreti aktarabilmek adına da birer araç görevi görebilmektedir. Peki neden insanlar sosyal medya aracılığı ile bir başkasına saldırma ihtiyacı hisseder?
Sosyal medya çağından önce insanlar öfkelerini kendi yöntemlerince yansıtırlardı. Kimi fiziksel şiddete başvururken kimi de sözel ifadeler ile saldırma dürtülerini eyleme geçirirdi. Öfke kontrolünü sağlayabilen insanlar ise spor yapmak, hobi edinmek gibi öfkelerini aktarabilecek nesneler tercih ederlerdi. Sosyal medya iletişim platformlarının icadı ile insanların öfkelerini aktarabilecekleri yeni bir araç doğmuş oldu. Bu araç her ne kadar fiziksel hasar vermese de ciddi anlamda olumsuz psikolojik etkiler oluşturabilmektedir. Bu şiddetin altında ise her zaman ki gibi insanın varoluş doğasından gelen öfke dürtüsü yer almaktadır. Fiziksel kavgalarda insanlar zarar görmemek adına kendilerini geri çekebilir veya bir noktada kendilerini durdurabilirler fakat sosyal medyada fiziksel bütünlüğe bir tehdit söz konusu olmadığı için insanlar kendilerini kısıtlamadan sınırsız bir öfke boşaltım yoluna gidebilmektedir. Bu elbette her insan için geçerli değildir. Öfke kontrol mekanizmaları burada da yer almaktadır. Bu mekanizmalarını kontrol edemeyen kişiler beynin yargılama ve muhakeme merkezini devre dışı bırakarak ilkel beyin (subkortikal yapılar) ile hareket ederler ve sonuçlarını hesaplayamadığı bir durumun içinde yer alabilirler. Bazı kullanıcılar, sosyalleşebilme yetisinin zıttı olan antisosyal kişilik özellikleri kavramı olarak değerlendirilen psikoloji tanımı çerçevesinde değerlendirilebilir ki bu da psikolojik tedavi gerektirebilecek bir durum olabilir. Sosyal medya üzerinden aktarılan bu öfke yapısının altında genellikle “yetersizlik” düşünceleri/duyguları/hisleri yatmaktadır. Sosyal medya üzerinden saldırıda bulunduğu kişinin üzerinde yarattığı hisler ile dürtüsel olarak davranabilir ki bu hislerden en çok rahatsız eden ve en şiddetli öfkeyi çıkaranları “yetersizlik”, “yeterince iyi olamama”, “kendini kanıtlama çabası”, “özgüven eksikliği” hisleridir. Sosyal medya saldırıların en şiddetli olanları ise genellikle toplu linç hareketi ile başlatılan paylaşımlardır. Bu tür paylaşımlarda arkasına bir kitle topladığını düşünen sosyal medya hesapları, hedeflediği amaç doğrultusunda paylaşımlar yaparak ilkel beyin yapıları ile hareket eden öfkeli bir topluluğu peşinden sürükler. Ortak kaygılar taşıyan bu topluluk, dürtüsel hareketleri sonucunda kendilerine veya başkalarına zarar verebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında masumane görülebilen sosyal medya iletişim platformlarının hiç te göründüğü kadar masum olmadığıdır. Elbette bu konuda sadece birler ve sıfırlardan oluşan programları suçlayamayız. Onları yine elinde birer silaha dönüştüren ehlileşmemiş insan doğası bu durumun en büyük sorumlusudur. Bu konuda belki de yapılabilecek en etkili ve doğru hareket ülkemizde ve dünyada sosyal medya kullanımı üzerine eğitimlerin yaygınlaştırılmasıdır. Özel hayatı ihlal etmeye kadar varan paylaşımlar ise etkili yaptırımlara sahip kanun uygulayıcı organlar tarafından değerlendirilebilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.