-
Sürekli ağrı çekiyorsanız,
-
Yapılan tüm tetkiklere rağmen ağrılarınızın nedeni bulunamıyorsa,
-
Ağrı geçtikten kısa bir süre sonra başka yerinizde tekrarlıyorsa,
-
Ağrılarınız tüm tedavilere rağmen geçmek bilmiyor veya tekrarlıyorsa,
-
Ağrılarınızın mutlaka fiziksel bir nedeni olduğuna inanıyorsanız ve bu inancınız kolay kolay geçmiyorsa,
-
Ağrılarınız dolayısıyla çok sayıda hekim dolaşıp, çok çeşitli tedaviler gördüyseniz,
-
Ağrılarınızın ruhsal durumunuzdan hiç etkilenmediğini düşünüyorsanız,
-
Ağrılarınızın gün içinde yaşadıklarınızdan veya yaşamınızdaki değişikliklerden etkilenmediğini düşünüyorsanız
-
Ağrılar yaşamınızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiyse
Ağrılarınızın kaynağı psikolojik olabilir.
Ağrı; kişinin kendini sağlıksız hissettiğini , biyopsikososyal dengelerinin ve uyumunun bozulduğunu gösteren bir belirtidir. Ağrı, kaynağı ne olursa olsun, kişide duygusal tepkilere neden olur ve kişinin duygusal durumu ağrının algılanmasını, ifade edilişini, şiddetini ve gidişatını etkiler.
En yaygın gözlenen ağrılar; baş ağrısı, boyun, sırt, omuz ağrıları, bel ağrısı, çene ağrısı, mide ağrısıdır.
Ruhsal çatışma yaşayan, kaygı yaşayan, ancak bu sıkıntılarını sözleriyle ifade edemeyen kişiler kendilerini ifade edebilmek için beden dilini tercih ederler.Beden dilini seçenlerin en sık kullandığı yöntem ise, ağrılar olmaktadır. Canı sıkılmak, üzgün olmak toplumumuzda “bir yerim ağrıyor”a göre daha az anlaşılan, daha az kabul gören ve neredeyse hastalık olarak bile algılanamayan bir durumdur.
Ayrıca ağrılar bazen insanlarla ilişkilerin düzenlenmesine de yardımcı olabilmektedir. Eşinden beklediği ilgiyi göremeyen , ancak hastalandığında biraz ilgilenilen kadının , ilgi görebilmek için farkında olmaksızın bedenine yöneldiğini, sık sık ağrılar çektiğini görebilmekteyiz. İlgi gereksinimi arttıkça beden dili daha fazla harekete geçmekte ve ağrılar bir türlü geçmek bilmemektedir.
Bazen de kendini suçlamanın bir parçası olarak kişiler ağrı çekmektedir.Sevdiği kişinin ölümü ardından kendini bir şekilde suçlu hisseden bir kişinin şiddetli ağrılarını olması oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.
Ağrılar zaman zaman çok fazla sorumluluğu olan , ancak bunları taşıma güçlüğü taşıyan kişilerin yaşamına girmektedir. Adeta altlarına girdikleri yükün altında ezilmekte, bu ezilme tüm vücudu ağrılar içinde bırakmaktadır.
Ağrı bazen de bir güç simgesi olabilmektedir, bu şekilde kişi farkında olmaksızın çevresindekileri kontrolü altında tutabilmektedir.
Ağrıları nedeniyle kişi istemediği veya zorlandığı şeyleri yapmaktan kurtuluyorsa, hoşlanmadığı kişilerle iletişimden kaçınıyorsa, istediği ve özlediği ilgiyi görüyorsa ağrılar giderek pekişir.
Yalnızca unutulmaması gereken; kişilerin ağrı davranışını tamamen bilinçdışı olarak geliştirdikleridir. Onlar bu ağrıları, nedeni her ne kadar fiziksel olmasa da, gerçek ağrılar kadar fazla yaşamakta ve sıkıntısını çekmektedirler.
Ağrısı olan kişiler ağrısından çok, ne kadar hasta oldukları ve bu hastalıklarını yaşamlarını ne kadar etkiledikleriyle ilgilenirler. Zihinleri ve duyguları sürekli bedenlerini çalışmasına yöneliktir, kendilerini bedenlerinin işlevine kaptırmış gibidirler. Duygusal anlamda yaşadıkları zorlanmalara ve yaşamlarında gelişen değişikliklere öncelikle ağrılarla cevap verirler. Yaşadıkları duygusal çalkantıları,insanlarla iletişimlerinde çektikleri güçlükleri inkar ederler, sıklıkla yakınlarıyla çatışma halindedirler, ancak bunu ifade etmekten, tartışmaktan kaçınırlar. Ruhsal durumlarının ağrının şiddetini etkilemediğini iddia ederler
Ağrılar süreklilik kazandığında , sıklıkla uykusuzluk, huzursuzluk, kendini tükenmiş hissetme, sosyal ortamlardan uzaklaşma, durgunlaşma, bedeniyle aşırı uğraşma gibi belirtiler de eşlik etmektedirler. Ağrı çeken bir kişi giderek kendine güvenini yitirir, yüzüne sürekli mutsuz ve huzursuz bir ifade yerleşmiştir. İnlemeler ahlarla dolu sıkıcı bir yaşantı, sürekli bir hasta hali… Başlangıçta çevredekilerin gösterdiği ilgi, sevgi giderek yerini acımaya ve ilerleyen zamanlarda bıkmaya- usanmaya bırakmaktadır.
Unutulmaması gereken diğer bir önemli nokta da; ağrıların bir çok psikiyatrik hastalığın belirtisinden biri olduğudur.
Sürekli, gezinen ve her türlü tedaviye rağmen geçmek bilmeyen ağrılara depresyonda oldukça sık rastlanmaktadır. Ağrılar depresyona yol açabildiği gibi, depresyonu olan hastalarda da ilk belirtilerden biri ağrılar olabilir. Kişiler mutsuzluklarını, ruhsal olarak hissettikleri yorgunlukları, çökkünlükleri beden diliyle ifade edebilmektedirler. Ağrılar, bu durumda bir tür yardım çağrısı , doktora ulaşmanın bir yolu olmaktadır. Ancak bu kişiler asıl sorunun psikolojik kaynaklı olduğunu anlatabilmek bazen gerçekten güç olmaktadır. Depresyonun güçsüzlük demek olduğu düşüncesi kişileri psikiyatriste gitmekten alıkoymaktadır.
Anksiyete ( kaygı hali) ağrılara eşlik edebilen bir belirtidir. Bu ilişki de iki yönlü olabilmektedir.Ağrılar anksiyeteyi arttırabilmektedir. Anksiyetesi olan hastalar ağrılarını daha fazla hissetmektedirler.
Diğer pek çok ruhsal hastalık ta ağrılar bazen ilk ve tek belirti olabilmektedir.
Ağrısı olan kişileri neler beklemektedir:
* Bu kişiler ağrılarını nedenini veya çözümünü bulabilmek için doktor doktor dolaşmakta, bir sürü gereksiz ve masrafsız tetkik yaptırmaktadırlar.
* Bir sürü ilaca operasyona rağmen sonuç alınamamakta, kişiler neredeyse ilaç bağımlısı olmaktadırlar.
* Kişiler ağrılarıyla başa çıkmak için kendileri çabalamaktansa her şeyi doktorundan beklemektedirler.
* Sürekli hasta olduklarından çevrelerinde bıkkınlık yaratmakta ve dışlanmaktadırlar.
* Doktorların, arkadaşlarının ve ailesinin pekiştirmeleriyle hasta rolünü bir türlü bırakamamaktadırlar.
* Yıllarca hasta olmayı davranış biçimi olarak beslediklerinden kendilerini beceriksiz, başarısız hissetmekte, kendilerine güvenlerini yitirmektedirler.
* Uzun süredir devam eden tetkikler , ilaç kullanımı ve buna rağmen bir iyileşme olmaması , bu kişilerin sağlık sistemine olan güvenlerini de azaltmakta, umutlarını kırmaktadır.
Ağrılarla nasıl başa çıkılır:
Öncelikle akılda tutulması gereken; nedeni ne olursa olsun, ağrıların gerçek ve acı verici bir yaşantı olarak algılandığı ve yaşandığıdır.
-
Ağrı çeken kişiye karşı sabırlı ve ilgili olunmalı, şikayetleri ciddiye alınmalıdır.
-
Ağrıları olan kişini duygularını ifade etmekte güçlük çektiği unutulmamalı, öfke, kızgınlık, sevinç gibi duygularını ifade edebilmeleri için bu kişiler cesaretlendirilmelidir.
-
Bu kişilerin ağrılarıyla yaşadıkları olumsuzluklar arasında bağlantı kurabilmelerine yardımcı olunmalıdır. Ağrıları yüzünden yaşamlarının ne kadar kısıtlandığını, yaşam amaçlarının nasıl engellendiğini tartışmak yararlı olabilir.
-
Sürekli ağrılardan söz edilmekten kaçınılmalıdır. Sürekli ağrıyı konuşmak veya ağrıyı azaltmaya yönelik yöntemler bulmaya çalışmak; ağrı duygusunu ve davranışını arttırır.
-
Kişilerin yaşam alanlarında daha girişken, daha atak olmasına olanaklar geliştirilmelidir. Sosyal etkinliklere daha çok katılan kişiler kendilerini daha güvenli, daha becerikli hissedecek, duygularını daha cesurca ifade edebilecek, ağrılara da gerek kalmayacaktır.
Sonuçta, nedeni fiziksel olan ağrılar uzun sürdüklerinde ruhsal durumu bozabildiklerinden veya kökenleri ruhsal olabildiklerinden;ağrıları olan kişiler mutlaka psikiyatrik açıdan da değerlendirilmelidir. Psikiyatrik destek ; kişinin başa çıkma yöntemlerinin arttırılmasına olanak tanıyacaktır. Zaman zaman da ilaç desteği gerekli olabilecektir. Odak noktasının hasta olduğu psikiyatrik yaklaşımlarla sonuca çok daha kolay ulaşılabilecektir.
Ağrılarınızdan kurtulduğunuzda yeni bir yaşam size kollarını açacak. Biraz cesaret ve çabayla yaşamınızı tersine döndürebilirsiniz.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.