‘’Hayır demek istiyorsan belki deme.’’
Paulo Coelho
Kendi hayatınızın dümenini elinizde tutabilmek hayır diyebilmekten geçer. Hayır diyemeyenlerin rotasını başkaları çizer.
Hayır diyememenin temelinde: sevilmeme, reddedilme ve kaybetme korkusu yatar.
Pek çok karakter özelliğimizi henüz çocukken ediniriz. Sert anne baba tutumları ile büyüyen çocuklar kendilerini onlara sevdirmek için yaşadıkları kırılgan duyguları yetişkinlik dönemine de taşır. Ailesi tarafından terk edileceği korkusunu sürekli içinde taşıyan bir çocuk ilerideki yaşlarda yaşayacağı her türlü ilişkide bu çocukluk korkusunun yansımalarını yaşayacaktır. Özellikle ergenlikte bir kendini kanıtlama göstergesi olan hayır deme ihtiyacı sevgi kaybı ve suçlulukla birbirine girer. Genç bir birey olarak etrafına göre yaşamayı, etrafına göre şekillenmeyi, birtakım kültürel ve toplumsal kalıplarla yaşamaya alışmak zorunda olduğunu öğrenir. Bütün bunlar arasında sağlıklı bir denge kurmaya çalışır. Bunca kalıp karşısında kendi varlık ve benlik sınırlarını korumanın bir yolunu bulma çabasına ya girer ya da giremez.
Bir yetişkin olduğunda varlık ve benlik sınırlarına duyduğu ihtiyaç daha da artar. Yapacağı ya da yapmayacağı her seçimin hayatına mal olabileceğini anlar. Ancak çocukluğundan beri kişisel sınırları tanınmamış, özel alanına saygı gösterilmemiş, kaybetme ve reddedilme korkularına yenilerek kendini ortaya koyamamış hangi birey hayır demeyi başarabilir ki?
Kendimizi özgürce ifade edebilme ve kendimiz olabilme becerimizi karanlığa hapsettiğimizde, yaşamın fazlasıyla uzağına düşeriz.
İçinde yaşadığımız toplum hayır demenin kötü ve ayıplanacak bir tutum olduğunu öğretir. Çocukluktan itibaren aşılanan bu davranış modelleri ve kurallar, yetişkinlik döneminde bireyin kişiliğinin adeta bir parçasına dönüşür.
İnsan zihni çok kurnazdır dikkatli olun. Yaptığınız şeyleri özgür iradenizle kendiniz seçmiş ve kendiniz yapmışsınız gibi düşünmeniz konusunda gayet ikna edicidir.
‘’Hayatımı yaşayamadım ama sonunda annemle babama ölmeden evvel torun sevgisi yaşattım çok şükür, istesem evlenmezdim. ‘’Gece gündüz çalışıp kazandım ama büyüklerimiz öyle uygun gördüğü için kazancımı kardeşlerime pay ettim. Hepsinin hayatını kurtardım sonuçta, paramı sokağa atmadım ki hepsi benim ailem, istesem vermezdim.’’. Aslında hepsini istediniz yani öyle mi? O halde dünyanın en mutlu insanı olmalısınız. Yine de bu cümlelerdeki ifadelerde istediğiniz şeyle yaşadığınız şeyin aynı olmadığına dikkatle bakınız ve görünüz.
Toplumun dayattıklarına mı maruz kaldınız, yoksa kendi seçimlerinizi kendiniz mi yaptınız? Kim bilir belki de yapmak zorunda kaldığınız seçimlerinizle barışmayı öğrendiniz. Peki bütün bunlar niye oldu? Hayır demeye cesaret edemediğiniz için. Çoğunlukla neyin sizin adınıza doğru ya da yanlış olduğuna karar vermekte zorlandığınız için. İnandığınız ve yaşadığınız şeyler istediğiniz şeyler olmayabilir. Can acıtıcı da olsa bu itirafı yapabilecek cesareti gösterin. Kendinize karşı dürüst olun.
Heraklitos’un meşhur ‘’Her şey akar’’ sözü insanın tabiatına da bir göndermedir. İnsan her an değişir ve gelişir. Duygusal ve ruhsal dünyası da aynı şekilde…
İnsanın kendi varlık ve benlik sınırına sahip çıkıp koruması, kişisel alanına ve yaşamına gösterdiği saygı ve şefkattir. Kendine karşı saygılı ve şefkatli bir birey, başkaları tarafından da olduğu gibi görülür ve kabul edilir. Hayır diyememek öfkeye yol açar. Kendi eliyle kendi varlık ve benlik sınırını ihlal etmiş bir birey, kendine saygısızlık ve haksızlık ettiği için vicdanen rahat değildir ve öfkeyle doludur. Olmak istediği kişi olamamış, olmak istemediği biri gibi davranmak zorunda kalmış, özgüven ve kararlılık gösteremediği için suçluluk ve mahcubiyet hissediyordur. Kendisiyle bu denli kavgalıyken, başkalarından saygı ve şefkat görmesi mümkün değildir.
Hayırlarınız hayat çerçevenizdir. Çerçevesiz bir hayatsa dağılmaya meyillidir. Ne yana çekilirse o yöne giden amaçsız bir kayık gibidir. Amaçsızca sağa sola savrulmadan, hedeflenen limana varmanın yolu küreklere asılmaktır. Ne tarafa gideceğinize ancak siz karar verebilirsiniz. Hayatı güzel ve iyi yönleriyle yaşama gayretiniz küreklere asılma çabanız gibi vazgeçilmez olmalıdır. Hayır diyerek sadece nerede durduğunuzu değil, başkalarının da nerede durması gerektiğini belirlersiniz.
Hayır demeye başladığınızda bu duruma alışkın olmayanların tepkisini çekmeniz doğaldır. Hayatı kendi istedikleri gibi şekillendirme konusunda takıntılı ve bencil olanlar hayır sözünü işitmek istemeyecektir. Reddettiğinizde, sınırlarınızı çizdiğinizde, sürekli birinin isteğini yerine getirmenin göreviniz olmadığını ifade ettiğinizde, bazı şeyleri yapamayacağınızı açıkladığınızda, kişisel tercihlerinize saygı duyulmasını beklediğinizde tepki alıyorsanız bilin ki karşınızda ya bir narsist ya da narsistik kişilik özelliğine sahip biri vardır. Narsist kişiler hayır demek konusunda sanatkardırlar. İtaatkar , uyumlu, yumuşak, şefkatli ve fedakar insanlarla çok güzel anlaşırlar. Ancak başkalarının sınırlarını ihlal etme konusunda fütursuzdurlar.
Evet cevabınızı çalmaya gelenler türlü stratejilerle karşınıza çıkabilir. Baskı altına alma, suçlama, tehdit etme, değersiz hissettirme belli başlı stratejileridir.
İlişkilerde birbirine geçmiş sınırların sizi zorlamaya başladığını hissediyorsanız ipin ucu kaçtı diye düşünmeyin. Her şey yeniden inşa edilebilir. Sınırlar net bir şekilde tekrar çizilebilir. Böyle durumlarda mesafe koymak hayat kurtarır. Mesafe koymak; sınırlarınızın bilerek ve isteyerek ihlal edilmesine izin verdiğinizi kabul edip, kuralların yeniden belirlenmesini talep etmektir.
Peki kimler hayır demekte zorlanır?
Öncelikle sınırlarını koruyamayan kişiler hayır demekte zorlanır. Bu sınırlar bedensel, ruhsal ve kişilik sınırlarıdır. 2. olarak değersiz hisseden insanlar gelir. 3. sırada özsaygısı olmayan kişiler vardır. Özsaygı; kendinizi nasıl algıladığınız, kendinize ne kadar saygı duyduğunuz ve ne kadar değer verdiğinizdir. Özsaygınız düşükse kendinizi değerli, yetenekli ve önemli bulmazsınız. Değerinizi yansıtacak aynalara yani başkalarına bağımlı hale gelirsiniz. Özsaygı aynı zamanda eleştirilerle ve olumsuzluklarla da baş edebilme becerisi kazandırır. Hayır demek bir özsaygı meselesidir. 4. sırada içindeki iyi insanı kaybetmek istemeyen kişiler yer alır. 5. sırada korku ve kaygı dolu olan insanlar vardır. İnsanlara hayır deyince onları kaybetmekten, dışlanacaklarından ya da onları kızdıracaklarından korkarlar. 6. sırada sevilme kaygısı yaşayan insanlar vardır. Aşırı sevilme arzusu; kaygı, anksiyete, kaybetme korkusu gibi olumsuz duygulara, saplantı ve bağımlı kişilik gibi psikolojik sorunlara yol açar. Çünkü; yalnızlık, reddedilmek, toplumdan uzaklaşmak, dostsuz kalmak acı vericidir.
Peki kimlere hayır demek daha zordur?
Kibar insanlara, duygusal insanlara, muhtaçlara, emrivaki yapan insanlara, gücünü kullananlara, manipülasyon yapan insanlara, ısrarcılara ve aşırı denetleyen insanlara hayır demek daha zordur. Denetleyen insanlar her an tepenizde dikilip sizi yönlendirmeye çalışırlar. Sizi suçlu hissettirirler, öfkelendirirler, korkuturlar, kendi taleplerini dayatacak bir stratejileri mutlaka vardır, sizi kışkırtırlar ve makul bir kişilik profili sergilemeye çalışırlar. Bu tip insanlarla beraberken kendinize şu soruyu sorun: ‘’Onunla beraberken kendimi nasıl hissediyorum?’’. Bu sihirli bir sorudur ve kendimize unuttuğumuz bazı şeyleri hatırlatır. Onların size ne sunduklarına dikkat edin. Size sevgi, saygı, beğeni, taktir, para, çeşitli etiketler ve unvanlar sunuyor olabilirler. Neyin alışverişi içinde olduklarının farkında olun. Karşılığında ne ödemeniz gerekeceğini bilin. Unutmayın ki hayır demek nezaketsizlik değildir.
Hayır deme korkunuzun altında bazı önemli fırsatları kaçırabileceğiniz ya da önemsediğiniz kapıların yüzünüze kapanacağı korkusu yatıyor olabilir.
Çatışmadan kaçınmak için başkalarını memnun etme çabasına girerseniz hayır demekte zorlanabilirsiniz. Alttan almak, uyumlu olmak toplum tarafından da onaylanan bir davranış kalıbıdır. Sorun yaratmaktan uzak bu kalıplar iş yaşamında ve ilişkilerde de çoğu zaman teşvik edilir. Başkalarını memnun etme hali genellikle iyi insan olmakla aynı şeymiş gibi algılanır. Elbette ‘’iyi insan’’ olmak önemlidir ana ‘’kendin olmak’’ daha da önemlidir. Çatışmadan kurtulmak için her şeye evet demek, kısa süreli çözümlerle anlık rahatlamalar sağlayabilir ancak uzun vadede öfke, mutsuzluk, özgüvensizlik hatta depresyona yol açabilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.