Doğal afetler her kadar yıkıcı olabilseler de yaşamlarımızın birer parçalarıdır. Dinozorların neslinin tükenmesine neden olmuş derecede büyük doğal afetlerden tutun daha küçük ölçekli deprem, fırtına, tsunami gibi afetler de toplumsal ve bireysel psikolojilerin etkilenmesine neden olmaktadır. Ülkemiz büyük ölçekli doğal afet ile ilk kez 1999 Marmara depremi sayesinde tanıştı. Ülkemizde doğal afetlerin psikolojik etkileri böylece toplumsal olarak fark edilmeye başlandı. O dönemler sadece maddi ve fiziki yaralar sarılmaya çalışılmakla kalmadı. Hala günümüzde dahi etkileri süren psikolojik yaraların sarılması için de bir seferberlik başlatılmıştı.
Doğal afetlerin psikolojik etkileri sadece o felaketten etkilenen kişiler için geçerli değildir. Bir şekilde yakınları etkilenen insanlar, ekranları başında veya medya kanalları aracılığı ile takip edenler, hatta ve hatta felaket hikayeleri ile büyüyen nesiller dahi bu etkinin altında kalabilmektedir. Bu nedenle bir doğal afetin psikolojik etkileri nesiller boyu sürebilmektedir. Örneğin; Deprem öyküleri ile büyüyen bir nesilde sıklıkla deprem korkusu görülebilmektedir.
Hatırlayanlar bilirler, Marmara depremi sonrası uzunca bir süre birçok insan depremi yaşamamış olsa dahi deprem korkusu nedeni ile kendilerince en üst düzeyde önlem almaya çalışmışlardır. Zamanın etkisi ile her ne kadar bu durumda azalma görülse de artçı bir deprem dahi bu korkuyu her zamankinden fazla tetikleyebilmektedir. Özetle söylemek gerekirse doğal afet sonrası dolaylı yoldan bile maruz kalmak her an tetikte olma hali doğurabilmektedir. Evet, doğal afet sonrası oluşan bir psikolojinin belki de en rahatsız edici sonuçlarından biri de sürekli tetikte olma halidir. Yaşamınızı sürekli bir deprem beklentisi içinde yaşadığınızı bir düşünün. Ne kadar rahatsız edici bir durum değil mi?
Geçenlerde Yunanistan’ dan gelen kasırga haberleri sonucunda ülkemizde de insanlar bir düzeyde kaygı yaşadılar. Kendimizce kasırga için önlemler almaya başladık. Belki de birçoğumuzda tedirginlik yarattı. Bu tedirginlik sonucunda günlük düşüncelerimizin önemli bir kısmını kasırga haberlerine ayırmış olabiliriz. Yapılan rahatlatıcı açıklamalar dahi bu tedirginliğimizde azalma yaratmaya yetmedi. İşte doğal afetlerin yaşamımızda daha önce yaşamamış olsak dahi tedirgin edici etkisi bulunmaktadır. Bu etkiler kişiden kişiye göre değişmektedir. Daha önce maruz kalmış kişiler daha fazla etkilenmekte, maruz kalmış kişilerin anlattığı öykülerle büyüyen bir nesil de hiç azımsanmayacak derecede bu durumdan etkilenmektedir.
Günümüz dünyasında doğal afetleri engellemeye yönelik bir teknolojiye henüz sahip değiliz. Bazı teknolojiler sayesinde olası bazı afetleri önceden haber alıp ona göre önlemler alabiliyoruz fakat hiç zarar görmeden atlatabileceğimiz bir önlem teknolojisi maalesef henüz mevcut değil. Bu nedenle afetlerin yaşamımızın bir parçası olduğunu kabul etmeli ve doğal afetlerle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Elbette gerekli tüm tedbirleri aldıktan sonra… Araba kullanırken her zaman kaza riskimiz mevcuttur fakat bu durum araç kullanmamıza engel olmaz. Gerekli tüm emniyet tedbirlerini alarak, riski en az düzeye indirerek ve tüm trafik kurallarına uyarak aracımızı kullanabiliriz. Bu noktadan sonra başımıza gelecek olumsuz bir olaydan sonra ancak duruma kader diyebiliriz.
Doğal afetler yalnızca fiziki ve maddi hasarlar bırakmazlar. Toplumsal ve bireysel olarak ruhsal hasarlar da bırakırlar. Doğal afetler toplumsal ve bireysel travmalar yaratabilirler. Bu travmanın büyüklüğü afetin büyüklüğünden ziyade kişiye yaşattığı psikolojik etkinin büyüklüğü ile ilgilidir. Büyük afetler büyük travmalar yaratır demek yerine afetler büyük travmalar yaratabilir demek daha doğru olacaktır. Bu travmayla yaşamak kişi için her gün afet yaşamakla aynı anlama gelebilir. Bir doğal afet yıllar boyu bir kez olur, bir travma ise her gün yaşanır.
Doğal afetlerden sonra toplumsal ve bireysel olarak psikolojik destek şart olmaktadır. Psikolojik destek için illa bir afet tablosunun oluşmasına gerek olmamalıdır. Doğal afetlere hazırlık konusunda toplumsal ve bireysel olarak psikolojik destek sağlanmalıdır. Bu destek kişilerin korkularına yönelik olabilir veya afet eğitimleri ile toplumsal olarak sağlanabilir. Bir doğal afetle karşılaşma öncesi nasıl tatbikat eğitimi yapılıyorsa afet sonrası oluşabilecek psikolojik etkiler için de buna benzer tatbikat eğitimleri yapılmalıdır. Afetler sonrası kişilerde oluşan travmaların tedavisi mümkündür ve yaşamı her gün etkilememesi için tedavi edilmesi gereklidir. Günümüzde bu tür travmaların psikolojik etkilerinin tedavilerinde başarılı sonuçları alınabilen birçok yöntem bulunmaktadır. Bilişsel davranışçı terapiler ve EMDR terapileri bu etkili tedavi yöntemlerinin başında gelmektedir. Afetler ile yaşamak zorundayız fakat hiçbirimiz travma ile yaşamak mecburiyetinde değiliz. Afetler gelir, travmalar gider…
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.