Basit bir kızgınlık halinden yoğun bir hiddete kadar değişebilen bir duygusal durum olarak öfke herkesin farklı yoğunlukta sürede ve şiddette yaşadığı duygusal bir durumdur. Öfke kırıldığımıza, hak ihlaline, ihtiyaçlarımızın ve isteklerimizin karşılanmadığına bir işaret olarak karşımıza çıkabilir. Hayatımızda bir şeylerin yolunda gitmediğinin de bir göstergesi sayılabilir. Engellenmemiz sonucunda hissettiğimiz bir duygudur. O yüzden doğaldır. Algıladığımız tehditle başa çıkmamız için verdiğimiz bir reaksiyondur (Kassınove ve Tafrate, 2021). Yüz ifademiz, ses tonumuz, ses düzeyimiz gibi fiziksel değişimler öfkemizle ilgili çevremize sinyaller gönderir. Dolayısıyla öfke bir iletişim aracı olmasıyla birlikte bunlardan daha fazlası olduğunu söyleyebiliriz. Öfke “düşüncelerimizin, sözlerimizin, eylemlerimizin ve psikolojik halimizin, tepkilerimizin karmaşık bir şekli” olarak tanımlanabilmektedir. Bunun yanında araştırmacıların da birbirinden farklı öfke tanımları vardır. Örneğin bazı filozoflar öfke için olumsuz olaylar tarafından tetiklenen güçlü bir duygu olduğunu; bazı bilim insanları öfkenin temel ve evrensel olduğunu, algılanan tehdide karşı saldırıya geçme durumunda yaşandığını, birine ya da bir şeye aşırı uyarılmış bir karşıtlık hali olarak kişisel, olumsuz yansıtılan bir duygu olduğunu; tetikleyen şeyler hakkında olumsuz düşüncelerle ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Öfke tümüyle istenmeyen, itici, zarar verici, olumsuz bir duygu olarak düşünülse de tehlikelere karşı koruyucu bir yönünün olduğu da unutulmamalıdır.
Öfkelendiğimizde öfkemizin nedenlerini ve aşamalarını gözardı edebiliriz. “Bir yaşarız, sınırlarımız zorlanır ve sinirleniriz” diyebileceğimiz kadar basit değildir ve hızlı gerçekleştiği görünse de aşamalar halinde ilerleyen bir süreçtir. Öfkenin ilk aşaması tetikleyici bir olayın oluşmasıdır. Bu tetikleyici faktör düşüncelerimizden, hislerimizden, duygularımızdan kaynaklandığı gibi hakarete veya adaletsizliğe uğrama gibi çevresel faktörlerden de kaynaklanabilir. İkinci aşaması bizi tetikleyen şeyi nasıl algıladığımıza bağlı olarak şekillenir. Yaşadığımız olayı küçümsenmek, ciddiye alınmamak, engellenmek olarak algılarsak öfkelenebiliriz. Hatta buna yanıt olarak tersleyebiliriz, tartışabiliriz, kırabiliriz. Yani olayı değerlendirişimiz, davranışlarımızın nasıl olacağını da belirleyen düşüncelerimiz ve kurallarımız tarafından meydana gelir. Yoruma açık olan kısmı da budur. Yani birinin öfkelendiği şey bizi öfkelendirmeyebilir veya aynı şiddette öfkelendirmeyebilir. Örneğin kısa aralıklarla yanıp sönen apartman katının ışığı o katta yaşayanlardan bazıları durumu kabullenirken bazıları rahatsız olabilir bazıları gerçekten sinirlenebilirler. Her durumda da gösterilen tepkinin çeşidi bu kişilerin öfkelenmesine neden olan duruma yönelik algılayışları hakkında bilgi verir. Öfkenin üçüncü ve son aşaması da eyleme yönelik tepkidir. Öfkelendiğimizde nasıl davrandığımızın cevabını verir. Öfkelenince kapı mı çarparsınız, masada ne varsa iter misiniz, sakinleşmeye mi çalışırsınız, kırıcı sözler mi söylersiniz, dolaylı yoldan mı ifade edersiniz, sineye mi çekersiniz, bağırır mısınız, bastırır mısınız? Bu ve benzeri davranışlar öfkenin eylemsel sonuçlarıdır ve durumu yapıcı veya daha da yıkıcı hale dönüştürebilecek seçenek size sunar.
Burada unutulmaması gereken;
Kötü sonuçlanmış öfkenin bile bir amaca hizmet ettiğidir. Bu amaç kendimizi daha iyi tanımamız, anlamamız, belki bir düzeltmemiz gereken bir özelliğimizi keşfetmemizi sağlayabilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.