Kaygı; temelde bilinmezlik karşısında bir emin olamama durumu ve kontrol etme çabasından kaynaklanmaktadır.
Son virüs pandemisi de bize gösterdi ki; sağlığımız, işimiz, sevdiklerimiz… yani insanı hayata bağlayan tüm saç ayakları tehlike altında. Tabii ki bu süreçte kaygılanmanın bizim hayatta kalmamıza yardımcı bir alarm gibi olduğunu düşünebiliriz. Asırlardır insanların gelişim süreci hayatta kalmaya endekslenmiştir. Buraya kadar her şey normal diyebiliriz. Fakat bizi hayata bağlamaya, korumaya endeksli alarm hiç susmadan çalmaya devam ederse… İşte asıl sorunlar o zaman ortaya çıkmakta.
Vücutta artan kortikosteroid düzeyi başta uyku – uyanıklık olmak üzere dikkat – konsantrasyon sorunlarından, iştah ve kilo problemlerine ve nihayetinde enerji ve hayat motivasyon alanlarımızı, işimizi ve sorumluluklarımızı yapmamıza engel hale dönüşebilir.
Bu süreçte hele ki anksiyeteye (kaygı) yatkın veya kontrolcü kişilik özellikleriniz de ön planda ise bu süreç sizleri daha da olumsuz etkileyebilir.
Neler yapılabilir derseniz; öncelikle bu süreçte aksattığınız ruh sağlığı takipleriniz var ise bir an önce durum değerlendirilmesi yapılması… Kullanılan ilaçlar var ise dozların gözden geçirilmesi.. İmkanlar ölçüsünde açık havada yürüyüşler.. sevdikleriniz ile vakit geçirme.. hobileriniz için vakit yaratma.. Kaygı ile baş etmek yine de sizin hayatınızı ve işlevselliğinizi olumsuz etkiliyor ise Bilişsel Davranışçı Psikoterapi yaklaşımları tercih edilebilir.
Tedavi edilmeyen kaygı uzun vadede çözümü daha zor hastalıklar olarak karşınıza çıkabilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.