Çocuklarda Öfke Davranışı

Öfke duygusu, genellikle kaçınmamız gereken yıkıcı davranışları ilk akla getirmektedir. Öfke kelimesini duyar duymaz bile pek çok kişinin gözünde, kontrol edilemeyen saldırgan ve zarar verici davranışlar sergileyen bir kişi imajı canlanıyor. Halbuki öfke bu kadar basit ve bu kadar günah keçisi olmamalı.

Öfke, diğer tüm duygular gibi doğal ve sağlıklı bir duygudur. Kişinin hakkını koruyabildiği, kendini ifade edebildiği sosyal ilişkiler yaratabilmesi için de biraz özgür bırakılmalıdır.

Şöyle düşünelim, öfkenin resmini çizmenizi istesem, nasıl bir resim olurdu bu? Çatık kaşlı, dişlerini sıkmış, bağırmaya hazır bir duruş, kollar açık ve gergin hatta belki eller yumruk şeklinde kapalı?

Peki ya yüzünüze bakmayan birisi yine öfkeli hissediyor olabilir mi? Hatta gülümseyerek bakan birisi mesela? Ağlayan birisi? Sık sık bilmiyorum cevabını veren birisi peki, öfkeli hissediyor olabilir mi?

Öfke duygusu herkesin yaşadığı ve yaşattığı temel duygulardan birisidir ve diğer tüm duygular gibi nasıl ifade edildiğini davranışlar belirler. Çocukluk yaşantısından itibaren, anlaşılma ve anlaşılır olmakla ilişkili bir dizi yaşantı sonucu bireyler, bu hisle karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını seçmeye ve bu davranış kalıplarını alışkanlık haline getirmeye başlarlar. Büyüdüğü çevreye göre de farklı şekillerde ifade edebilirler, saldırgan davranışlar sergileyerek, pasif bir konuma geçip yok sayarak ya da bastırarak, başka duygulara yönelterek, kendine döndürerek..

Hepsinin adı öfke ama farklı resimlerle çıkıyor karşımıza.

Çocuklarda öfke davranışı daha ilk doğdukları andan beri var aslında. Doğduğunda ağlayan bebek, gaz sancısı olduğunda ortalığı ayağa kaldıran o minik beden, öfke duygusunu ifade etmenin bir yolunu bulmuştu. Ancak bu beklenen bir durum olduğu için ebeveynlerin çoğu öfke ile ifade edilen bu davranışı sakinleştirmek adına çözüm yaratmakta zorlanmadan sırtını sıvazlıyarak, şefkat göstererek ve yanında olarak bu duygunun normal olduğu konusunda kabule geçmişti. Taki bebek büyümeye, dil gelişimi başlayana, etrafı ve dünyayı keşife dalıncaya kadar..

Çocuklardaki öfke davranışı ile ebeveynlerin sabrı arasında doğrudan bir ilişki var. Yani çocuğun öfkeli davranışı arttıkça ebeveynlerin sabrı azalmaktadır, ebeveynlerin sabrı arttıkça çocuklarda ki öfkeli davranışlar azalmaktadır. Bu dengeyi sağlayan en önemli unsur ise duyguları tanımak ve duyguların gelişini farketmekten geçiyor.

Bu yazıda bahsettiğim sabır, aslında sizin çocuğunuza sunduğunuz ‘ifade özgürlük alanını’ işaret ediyor. Ve bu sabır sırf öfkeyi değil, diğer tüm duyguları ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan tüm davranışları kapsamaktadır. Kendi duygularını fark etmekte zorlanmayan ebeveynler, çocuklarının duygularını ifade etmelerine ve yaşamalarına gerekli sabrı gösterebilen ebeveynler oluyorlar. Kısacası, kızgınlık duymasına saygı gösterip, o kızgınlığı konuşabildiğiniz zaman hangi davranışın daha doğru olduğunu da söyleyebilme ve davranış öğretebilme fırsatı yakalamış olursunuz.

Çocuklar duyguları hakkında her zaman haklıdır! Sizin müdahale edeceğiniz yer, davranışlarıdır.

Ne var bunda bu kadar kızacak? Üzülmene gerek yok ki? Ne kadar çok tepindin o kadar öfkelencek ne var bunda?

”Haklısın kızgın hissediyorsun şu anda, ben de seninle aynı şeyi yaşadığımda kızgın hissediyorum kendimi. Kızgın hissetmene neden olan şeyi biraz konuşmak ister misin? Böyle hissettiğim zamanlarda beni sakinleştirecek bir şeylere ihtiyaç duyuyorum, çünkü sakin olmadığım zaman karşımdaki kişiye nasıl davrandığımı fark edemiyorum. Ben sana bu konuda yardımcı olabilirim.”

İşte sabır bu noktada devreye giriyor. O duyguyu konuşmaya ve çocuğunuzun hislerini anlamaya duyduğunuz istek ve arzu, onun da sizinle paylaşmaya razı olacağı istek ve arzuyu yaratmaktadır. Anlaşılabileceğini düşünmeye başlayan bireyler haklarını savunmak için yoğun bir korku ve telaş duygusuna kapılmazlar ve dolayısıyla öfkeli davranışlar sergileyerek, ben haklıyım sen haksızsın savaşı vermek zorunda kalmazlar. Yetişkinlikte ortaya çıkan yıkıcı öfkeli davranışların ardında yatan temel duygu asla anılaşılamayacağım ve bu yüzden hakkımı savunmak için savaş vermeliyim şeklinde yapılanmış düşünce çarpıtmalarıdır. Savunmazsam, yenilirim, çaresiz görünürüm, zayıf biri olurum, beni yönetebilirler, zarar görebilirim gibi olumsuz düşünce çekirdeklerinden beslenmektedir. Yani kendilerini ifade edebileceklerine ve karşısındaki kişinin de onu anlayabileceğine inançları yoktur.

Karşı tarafa yıkıcı olmayan ama kişinin kendisine yönelik yıkıcılık içeren bir başka öfke davranışı ise bastırmaktır. Bastırılan öfke, ya kişinin kendisine, bedenine, özgüven ve motivasyonuna saldırarak kontrol edilmeye çalışılmaktadır ya da sürekli memnun edici, aşırı fedakar, hayır diyemeyen ve öfkeyi üzüntü ve kaygı duygularına yönelterek dışa vurmaya çalışan bireylerin davranışları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu pasif agresif davranışlar öfkeyle baş etmek için bilinçsiz bir şekilde kullanılmaktadır. Yok saymak, bilmiyorum, sonra yaparım, unutmuşum gibi kişinin kendisine yöneltilen davranışa isteksiz ve özensin davranışlar sergilemesi öfkeden kaynaklı olabilmektedir. Alınmak, küsmek, başkalarıyla konuşurken şikayette bulunmasına rağmen, duygunun kaynağı olan kişiyle konuşamamak, küçümseyici tavırlar sergilemek yine öfke duygusuna ait davranışlardır. Temellerini de yine çocukluktan alır.

Duyguları açıkça konuşmanın işe yaramayacağına inanan, bunu yaparsa cezalandırılacağını düşünen, anlaşılacağına güvenmeyen, kimsenin kendi duygularını önemsemediğini düşünen ve bilen çocuklar için öfke çok zorlayıcı bir duygudur. Bir kutuya koyup kaldırmaya çalıştığı öfkesinin ortadan kalkacağını sanan pek çok çocuk, yetişkinlikte psikolojik rahatsızlıklarla uğraşan bireylere dönüşmektedir. Sağlık sorunları, kronik ağrılar da eşlik eden tipik semptomlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile ve evlilik sorunları, iş hayatında yaşanan zorluklar, takıntılar vb pek çok alanda bireylerin günlük yaşantılarını etkilemektedir.

Neler yapılabilir?

Öncelikle, çocuğunuzun duygularını doğru ifade etme becerisi kazanması için onu dinleyecek sakin bir yetişkine ihtiyacı olduğunu unutmayın.

Çocuğunuzun mizacına uygun etkinliklerden faydalanarak, (resim yapmak gibi ) duygu durumunu kontrol edebilir ve ifade edebileceği somut alanlar yaratabilirsiniz.

Duygusal gelişimi destekleyen kitaplardan faydalanarak, çocuğunuzla kurduğunuz iletişimi güçlendirebilirsiniz.

Ebeveyn olarak kendi duygularınızı tanımak ve onlarla yakınlaşmak için destek alabilirsiniz ve bu konuda kitaplar okuyabilirsiniz.

Alternatif düşünceler üretmesine yardımcı olabilir, çeşitli sorularla küçük yaşladan itibaren hem dil gelişimini hem de duygusal gelişimini destekleyebilirsiniz.

Olumlu davranışları farkederek, onları ifade etme sıklığınızı arttırarak takdir edebilirsiniz. Duygusal anlamda önemli hissetmesini sağlayacaktır.

Eleştirel ve küçümseyici tavırlardan uzak durmak, konuşma dilini onun yaşına uygun olacak şekilde düzenlemek, sizinle konuşmasını kolaylaştıracaktır. Unutmayın sizin için önemli olmayabilir ama onun için önemli.

Aile içindeki sorunların nasıl çözüldüğü çok önemlidir. Ebeveynlerin duygularını ifade etme şekilleri doğrudan çocukları etkilemektedir. Bu nedenle çocuğunuzun içinde büyüdüğü ailenin özelliklerini taşıyacağını unutmadan gerekli yardımı almak hem size hem de çocuğunuza fayda sağlayacaktır.

Olayların üstünü kapatmak yerine, sakin bir zamanda konuşarak telafi şansı sunmak, suçluluk ve pişmanlık duygularıyla da baş etmelerine olanak tanıyacaktır.

Sabırlı ve istekli olmak, baş başa vakit geçirmek ve tv, telefon tablet gibi araçlardan neler izlediğini kontrol etmek, dikkatinizi çeken bir şey olduğunda bunu örnek durum haline getirerek paylaşmak yine duygusal gelişimini desteklemek için yapılabilecekler arasında yer almaktadır. 

Bunlar dışında ve belkide en önemlisi; ebeveyn olarak kendi stresinizi kontrol altına almak için gerekli desteği önce içinizdeki çocuğa sunmak ve onun size yardım etmesine müsade etmeniz olacaktır. Çocuğunuzun nasıl hissettiğini aslında biliyorsunuz, tek yapmanız gereken şey onu hatırlamak ve büyümek denilen bu yolda ona bu duygularla nasıl başa çıkabileceğini öğretmek olacaktır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu