Bağışıklık Sisteminde Sağlıklı Beslenmenin Önemi

Vücudumuz farklı enfeksiyon ve toksik ajanlarla savaşmak için özel bir sisteme sahiptir. Bu sisteme bağışıklık sistemi denir. Bağışıklık sisteminin görevi öncelikle bu organizmaların vücuda girmesini önlemek veya girer ise girdikleri yerde tutarak yayılmalarını önlemektir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi kendimizi iyi hissetmemizi, iyi görünmemizi ve enerjimizi daha iyi kullanmamızı sağlar. Bizi enfeksiyonlardan, kanserlerden ve çevresel zararlardan korur. Ayrıca yanık ya da ameliyat sonrası iyileşmede de sağlıklı bir bağışıklık sistemi gerekir.

Vücudumuzda bağışıklık sistemi doğal bağışıklık ve kazanılmış bağışıklık olmak üzere iki çeşittir. Doğal bağışıklık doğumdan ergenlik dönemine kadar bireyin gelişimimde oluşan sistemdir. Kazanılmış bağışıklık ise insan vücudu için öldürücü bakteri, virüs ve toksinlere karşı oluşan çok güçlü özgül sistemdir. Kazanılmış bağışıklık sisteminin temel askerleri lenfositler, lökositler, plazma hücreleri( antikorlar) ve makrofajlardır. Kanda, dokularda ve endokrin salgılarda bulunan en önemli antikorlar immunuglobülinlerdir. Bu immunuglobülinler Ig G, Ig M, Ig A, Ig D ve Ig E dir.  Bakteriyel enfeksiyonlarda ilk savunma hattını oluşturan Ig M, allerjik reaksiyonların oluşumunda önemli olan Ig E iken enfeksiyon durumunda en az etkisi bulunan immunuglobülin Ig D dir. Çocukluk dönemi ile erişkin dönemi bağışıklık sistemi değişkenlik gösterir. Her insan sağlam fakat tam gelişmemiş bir bağışıklık sistemi ile doğar. Bebeğe anne karnında iken annenin kanından plesanta yolu ile geçen tek antikor Ig G dir ve yaşam boyunca koruyucu özelliği vardır. Anne sütünde en çok Ig A bulunur ve virüslere karşı doğrudan antikor görevi yapar. O nedenle anne sütü ile beslenmeyen bebekler daha sık enfeksiyonlara yakalanır ve hastalanır. Probiyotik bakteriler barsak florasını kuvvetlendirerek bağışıklık sistemini güçlendirirler. Probiyotik bakteriler yoğurdun dışında bir de anne sütü ile beslenen bebeklerin barsak florasında yoğun olarak bulunur. Bu şekilde anne sütü sadece hastalık yapan organizmalara karşı değil besin alerjileri gibi bağışıklık sistem hastalıklarının da önlenmesinde rol alır. Bağışıklık sistemi çocuğun yaşamı boyunca adım adım güçlenir ve mikroorganizmalar ile savaşmayı öğrenir, öğrendiklerini belleğinde saklar. Bağışıklık sistemi 1-3 yaş arası en güçsüz dönemi, ergenlikte ise en kuvvetli olduğu dönemi yaşar.

Hayatımızda immun sistemizi zayıflatan faktörlerden kaçınmaya çalışmak örneğin bizi strese sokan faktörlerden olabildiğince uzakta kalmak, hayata ve olaylara pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmak, alkol ve sigara tüketiminden uzak kalmak, dengeli ve düzenli beslenmek, spor yapmak bağışıklık sistemimize verebileceğimiz destekler arasındadır.

Bağışıklık sisteminin dengelenmesinde sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme önemli bir yer tutar. Yiyecekler yendikten sonra vücuda enerji vermek için oksijenle yanarlar, yanma sırasında zararlı maddeler olan serbest radikaller oluşur. Serbest radikallerde, bir elektron eksilmiştir ve bu eksik molekülü elde etmek için serbest moleküller başka moleküllere saldırır, saldırılan molekül serbest radikal haline gelir ve çoğalır. Çoğalan serbest radikaller, vücudun tüm hücre ve organlarına zarar vermeye başlarlar. Bunun dışında çevredeki hava kirliliği, ultra viyola ışınları, radyasyon, egzos gazları,sigarı dumanı… gibi bir çok faktör hücrelerimizi etkileyerek serbest radikalleri çoğaltır. Vücutta serbest radikallerin çoğalması kalp hastalığı, kanser, katarakt ve yaşlanma gibi sağlık sorunları daha çabuk ortaya çıkarır. bronzlaşmış bir deride U.V ışınları; Langerhans hücrelerinin yok olmasına dolayısıyla bağışıklık sisteminin baskılanmasına sebeb olur. Dolayısıyla deri kanseri ve enfeksiyon sıklığında bir artış gözlemlenir. Bu zararlı etkilerden kurtulmak için vücudumuz serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştirir.  Vücutta üretilen bazı enzimler, serbest radikallerden kurtulmamızı sağlar, yanmayı ( oksitlenmeyi ) önleyen anti-oksidant maddeler enzim miktarını artırır ve böylece savunma mekanizması güçlenir. 

Bu anti-oksidanların en önemlileri C ve E vitamini, beta-karotendir ve bu anti-oksidanları içeren besinleri günlük beslenmemiz içerisinde bol miktarda tüketmeliyiz. Limon, portakal, çilek, greyfurt, kivi, dolmalık biber, enginar, brokoli, fasulye, maydanoz, kuşburnu ve ahududu da bol miktarda C vitamini; ayçiçek yağı, zeytin yağı, fındık,  badem, soya, ceviz ve fıstık türleri de E vitamininden zengin besin maddeleridir. E vitamini selenyum ile birlikte bağışıklık sisteminin fonksiyonunu artmasına yardımcı olur. Vitamin E hem erkekte hem de kadında kalp krizi riskini azaltır, birçok kanser türüne karşı da vücudumuzu korur. Turuncu, kırmızı, yeşil sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan beta karoten de bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısında önemli derecede artış sağlar. Bu vitamini içeren gıdaları tüketmekle hem bağışıklık sistemini güçlendirmiş, hem de kanserden korunmuş oluruz. Beta kroten vücutta A vitaminine çevrilerek dolaylı yarar da sağlamaktadır. A vitamini; havuç, ıspanak, kabak , domates,  karaciğer, havuç, ıspanak, brokoli, marul, kayısı ve kavunda bulunur.  A vitamini kandaki beyaz hücre aktivitesini artırarak kanser tümörleriyle savaşmaya yardım eder. 

Anti-oksidantlar dışında bazı besin maddelerini günlük beslenmemize eklememiz bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapacaktır. Keten tohumunun içeriğinde bulunan lignan östrojene bağlı gelişen kanser riskini azaltır. Soya fasulyesinin içeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Sarımsakta bulunan kükürtlü bileşikler kanser ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Meyan kökünde bulunan glikozidler alerji ve iltihabı azaltır.  Bununla birlikte omega 3 yağ asitleri adı verilen ve balıkta bolca bulunan yağ asitleri ve proteinli gıdalarda aldığımız arginin amino asidi, bağışıklık sistemimiz için önemli besin kaynaklarıdır. Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek gıdalar arasında  beta-glukan, echinacea, probiyotikler, izozomlar ve yeşil çay gibi doğal maddeler de yer alır. Beta-Glukan “Saccharomyces cerevisiae” yani ekmek mayası hücre duvarından ekstrakte edilen polisakkarit lif yapısında bağışıklık sistemini güçlendiren tamamen doğal bir maddedir. Bağışıklık cevabını artırarak vücut savunma hücrelerinin patojenleri daha etkili şekilde yok etmesini sağlar ve sıklıkla hastalıkları önler. Kişinin kendini daha sağlıklı hissetmesini sağlar. Aynı zamanda cildin yaşlanmasını geciktirir ve kolesterol düzeyini düşürür. Stres gibi bağışıklık sistemini zayıflatan faktörlere karşı vücut direncini artırır. Sık enfeksiyon geçiren kişilerde de vücudun hastalıkla mücadelesini kolaylaştırır. Echinacea doktorlar tarafından çok eski tarihlerden bu yana soğuk algınlığı tedavisinde kullanılır. Doktor kontrolü ile kullanılması gerekir. 

Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren bir diğer etmende probiyotik besinlerdir. Probiyotikler barsak florası için faydalı etkilere sahip olan canlı bakteriler bileşimidir ve bağırsak sistemini destekleyerek hastalık yapan mikroorganizmaların üremesine engel olurlar. Sindirimi kolaylaştırırlar ve  barsaklarda üretilen vitaminlerin sentezinde rol alırlar. En önemli probiyotik yiyecek yoğurttur. Yoğurt  sütteki laktozun bakteriler tarafından laktik asite çevrilmesi ile oluşur ve yararlı bakteriler sayesinde probiyotik etki yaparak hem çocukların hem de erişkinlerin bağışıklık sistemini güçlendirir. 

Diğer bir besin maddesi de yeşil çaydır ve içeriğinde bulunan polifenolik bileşikler kanser ve kalp-damar hatalıkları riskini azaltırlar. Serbest radikallere karşı savaşarak bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için aldığımız bütün besinler önemlidir fakat bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla yapılan diyetin göz önünde bulundurulması gereken spesifik yönleri vardır. Savunmaya yönelik yemeyi planlıyorsak yağ ve kolesterol tüketimi, protein alımı ve diyet lifi de en az aldığımız besinlerin çeşitliliği kadar önemlidir. Bu noktada yağlı ve bol salçalı etlerden ve fazla miktarda şeker tüketiminden de kaçınmak gerekir. Şekerler akyuvarların bakterileri yutma ve yok etme yeteneğini azaltır. Ayrıca bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin organizmadaki hareketlerini sürdürebilmeleri için günlük 2-3 litre su tüketmek gerekir.

O nedenle her erişkin sağlam ve işler halde bir bağışıklık sistemine sahiptir. Ancak sık hastalanma, çevre koşullarının uygun olmaması, stres, aşırı yorgunluk, uykusuzluk, kötü ve yetersiz beslenme, sigara ve alkol kullanımı, aşırı egzersiz gibi etkenler bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. 

Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmanın en iyi yolu sağlıklı bir yaşam tarzıdır. Besin öğelerinin organizmaya yeterli ve dengeli miktarda sunulması, kilo kontrolü için düzenli ve ağır olmayan bir egzersiz programı, sağlıklı ruh hali içinse düzenlenmiş sosyal yaşam her birey için sağlığa giden yoldur. 

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu