Aşık Beyin

Farsça bir kelime olan ‘aşk’, yine Farsça bir kelime olan ‘Aşeka’dan geliyor. Aşeka ‘sarmaşık’ demek. Sarmaşıklar, kuşattığı ağacın tüm besinine, suyuna, hayatına ortak oluyor.

Bir süre sonra ağaç, hem kendini hem de sarmaşığı beslemekte zorlanınca ölüyor. Sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bazen kurutması gibi aşırı sevginin de sevenin sevdiğinden başkasıyla ilgisini kestiği, onu sarartıp soldurduğu için bu duyguya aşk denmiştir.

Aşk ya da yakın ilişki; bazen kişisel bir ilişki bazen de bir insanın diğerine duyduğu belli bir duyguyu belirtmek için kullanılmaktadır. Aşk konusu edebiyata ve bilime konu olan temalardan biri olmuştur. Bazen bir türkü olarak karşımıza çıkmıştır, bazen bir roman, bazen bir araştırma, bazen bir film… Aşk; güven, yakınlık, aidiyet, bağlanma, sevgi, saygı ve heyecan duygularını peşinden getirmiştir.

Neden aşık oluruz?

  • Psikanalize göre aşk, süperegonun karşısındaki kişiye atfettiği anlamın yüce olmasıdır.

  • Evrimsel psikoloji ise şöyle söyler; aşk tamamen türün devamlılığını sağlamak için iyi genleri seçmektir.

  • İslami açıdan baktığımızda; İlk olarak Sufiler, aşkın Allah’tan doğduğunu ve varoluşun her zerresinin temel nedeninin aşk olduğunu söyleyerek aşkı varlığın birliğinin bir sonucu ve gerekliliği olarak tanımlar.

  • İkinci olarak kelamcılar, fazlasıyla akılcı ve gerçekçi bir yaklaşımla aşkı, insani doğası ve sınırları doğrultusunda ele alır.

  • Üçüncü olarak İbn Sina’nın örnek gösterilebileceği ve aşkı felsefi bir temel olarak kabul edip tüm varoluş hiyerarşisini düzenleyen ve vazgeçilmez bir unsur olarak tanımlayan filozoflar vardır.

  • Budizm’de, bir başka canlıya bencillikten uzak bir şekilde verdiğiniz saf hissiyata aşk denir. 

  • Sokrates’e göre ise, Aşk insanın eksik parçasını aramasından başka bir şey değildir.

  • Yani aşk Adem ile Havva’dan başlayıp günümüze kadar konu olan temadır. 

Aşk ilk beyinde başlar ve kalpte yerini hissettirir. 

Beslendiğimiz, savunduğumuz, cinsel dürtüleri hissettiğimiz, hareketlerimizi programladığımız, kaygımızın olduğu bölgede başlar. Çok basit bir bölgede başlayan aşk duygusu, prefrontal korteksin etkin kullanılması sonucu devam eder. İnsanı diğer canlılardan daha özel kılan bölge prefrontal kortekstir. Preforantal korteksin görevleri tepki kontrolü, sağlıklı karar verme, akıl yürütme, mantık yürütme ve karmaşık hareketleri uygulamak, alternatifleri gözden geçirme gibi icra işlevlerinde uzman olmasıdır. Bu beyin bölgesi disiplin düzeyinizi de kontrol eder ve tekrarlı alıştırmalarla bir konuda uzmanlaşmanıza yardım eder. Yani aşkı sürdürebiliyor olmanız sizin ne kadar işlevsel olduğunuzu gösteriyor. 

Aşk ile ilgili bir araştırma.

Yapılan bir araştırmada; normal düzeyde 20 kişinin kanını alıp seratonin seviyesine bakmışlar ve seratonin seviyesi normal düzeyde çıkmış.

Obsesyon kişilik örüntüsü olan 20 kişiden kan örneği almışlar çıkan sonuca göre seratonin seviyesinin düşük düzeyde olduğu gözlemlenmiş.

Sırılsıklam aşk döneminde olan 20 kişiden kan örneği almışlar. Çıkan sonuca göre seratonin seviyesinin obsesyon kişilik örüntüsüne sahip kişilerden daha düşük düzeyde olduğu anlaşılmış. Bu bağlamda aşkın ne kadar derin bir takıntı oluşturduğunu görmüş oluyoruz. 18 ay sonra, sırılsıklam aşık olan bireylerden tekrar kan örneği alındığında seratonin oranının yükseldiği gözlemlenmiş. Aynı zamanda araştırmaya 6 kişi katılmış. Bu da demek oluyor ki, aşkın kimyasal ömrü 18 ay gibi. Ne acı değil mi?  

Yine yapılan araştırmalara göre, aşk bittikten sonra testosteron hormonu; erkeksi özellikler, risk almanın artmış olması, dışa dönüklüğün artmış olması erkeklerde azalıyorken bu durum erkeklerin kadınlara yaklaşmasını kolaylaştırıyor. Ancak araştırmayı ilginç kılan özellik ise aşk bittikten sonra aynı hormonun kadınlarda artması sonucu karşı cinse yakınlaşması kolaylaşmasına neden oluyor.

Birçok şairin dizelerinde, yazarların kaleminde, bilim insanlarının gündeminde olan aşk teması yine insana göre şekillenmiştir. İnsan biricik bir varlıktır. Her duygunun bir hızı vardır, buna aşkta dahildir. Aşk elbet gelir ve elbet gider. Mevlana aşk nedir sorusuna, ben ol da gör, der. Ayrılık ve özlem ile ilgili ise şöyle söyler; Göğsü göz göz ayrılık delsin de bir, Sen o gün benden işit özlem nedir. 

Yani aşk biriciktir. Gel benden gör diyerek aşkın kendine has bir duygu olduğunu bilmemiz de fayda var. 

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu