“Her iki cinsin birbirini aldatma potansiyeli vardır. Bu potansiyel kişinin karakteri buna uygunsa şartlar oluşunca aldatabilir. Eşinizi veya partnerinizi aldatabilmeniz için önce KENDİNİZİ aldatmanız gerekir.”
KADINLAR NEDEN ALDATIR ?
Sosyal ve ikili ilişkiler içerisinde belki de en çok merak edilen sorulardan bir tanesi bireylerin birbirlerini aldatmasının altında yatan sebeplerin ne olduğudur. Aldatan kadınlar da, tıpkı aldatan erkekler ile aynı sebeplerden dolayı bu eylemi gerçekleştirmiş olabilecekleri gibi, birbirinden çok daha farklı ve bağımsız sebepler ile de gerçekleştirmiş olabilmektedirler. Aynı durum, erkekler için de geçerlidir ve sanıldığının aksine yalnızca cinsel ve hormonal dürtülerine yenik düştükleri için eşlerini ya da sevgililerini aldatmamaktadırlar. Ancak, aldatma ve aldatılmanın psikolojik olarak son derece yoğun bir hasara neden olduğunu biliyoruz. Hiç aldatılmamış bir birey dahi, aldatılma düşüncesi ile kendisini son derece büyük bir stres ve baskı altında hissedebilmektedir. Aldatan ve aldatılan için de, eylem sonrasında, sürecin uzunluğu fark etmeksizin son derece rahatsız edici bir psikolojik olumsuzluklar dönemi başlayabilmektedir.
Aldatma eyleminin altında yatan sebepler, hem erkek hem de kadın bireyler için birebir aynı olabileceği gibi, son derece farklı da olabilmektedir. Örnekse, bir kadın da sadece ve sadece hormonal, cinsel bir dürtü ile eşini ya da sevgilisini aldatabilmektedir. Zira halk arasında erkeklerin sadece bu dürtü ile eşlerini ya da sevgililerini aldattıkları düşünülmektedir. Ancak, bir erkek de, tıpkı “aldatan kadınlar” için düşünüldüğü gibi ilgi eksikliği, sevgi eksiliği, tükenmişlik, yetersizlik hissi ve benzeri unsurlar doğrultusunda da sevgilisini ya da eşini aldatabilmektedir.
Aldatmanın Tek Sebebi İlgi ve Sevgi Eksikliği Mi?
Elbette ki aldatma eylemi, yalnızca ilgi ya da sevgi eksikliğinden kaynaklanan bir intikam ya da kaçış aracı olarak görülmemelidir. Aldatma eyleminin altında bir çok psikolojik etken yer almaktadır. Erişkin ve olgun olarak kabul edilen bireylerin, aldatma eylemini gerçekleştirmesinin ardından çevresi tarafından çok ağır bir biçimde eleştirilmesi, kişinin de kendini sorgulamasına neden olmakta, haklı ya da haksız nedenler bulmasına ve onlara körü körüne inanarak, psikolojik bir tahribata maruz kalmasına sebep olmaktadır. Halk arasında, böylesini bir eylemin gerçekleştirilmesi, psikolojik olumsuzluklardan ziyade “karaktersizlik” şeklinde tanımlanabilmektedir. Unutulmamalı ki, bireyin karakterini oluşturan etkenler de bilinçaltında yer edinmiş olan psikolojik unsurlardır. Dolayısıyla, bir bireyin hal ve tavırları, sergilediği davranışlar ve söylediği sözleri “karakter” olarak yorumlamak ve yaftalamak, ön yargıda bulunmak ve olumlu ya da olumsuz bir şekilde eleştirmek son derece yanlış bir tutum olacaktır. Karakter oluşumu, bireyin algı ve yorumlarının niteliği doğrultusunda, çevresinde meydana gelen ve bireye doğrudan ya da dolaylı yoldan etki eden olayların sonucunda gerçekleşmektedir ve psikoloji ile bağlantılıdır.
“Histrionik kişilik bozukluğu” olarak bilinen psikolojik rahatsızlık, halk arasında “ilgi arsızlığı” olarak bilinmektedir. Aldatma ve yalan söyleme eylemleri genellikle bünyesinde gelişmiş histrionik kişilik bozukluğunu barından bireylerde gözlemlenmektedir. Ancak, bireyin histrionik olarak tanımlanması gibi bir şart söz konusu değildir ve pek çok kişilik bozukluğu, tanımlanacak kadar yoğun bir etki yaratmıyor olsa da, bilinçaltında yer edinmekte ve bazı hal ve davranışların sergilenmesinde, gelişmesinde kaynak rolü oynayabilmektedir. Eşinden ilgi görmediği için, kişisel amaçları doğrultusunda aldatan bir kadın ya da erkek için “ilgi arsızı, histrionik” demek yanlış olacaktır. Yine de, birey kendi algısı ve yorumu doğrultusunda, eşinden beklediği ilgiyi ve sevgili bulamadığı için başka bir yerde aramış, bu arayışı sonucunda da aldatma eylemi gerçekleştirmiş olabilmektedir. Aldatma eylemi, bu tarz birçok etkeni takiben gerçekleştirilebilir ancak, bireydeki aldatma dürtüsü sürekli bir hal almış ise ve birey sürekli olarak aldatma eylemi gerçekleştirmek adına kendince geçerli nedenler üretiyor, bu nedenlere körü körüne inanıyorsa histrionik bir tavır sergiliyor demektir. Kendine ve çevresine daha çok manevi zarar vermeden önce, profesyonel psikolog ve psikiyatrların rehberliğinde tedavi edilmelidir. Sosyal ilişki ve becerilerinizi olumsuz yönde etkileyen tüm unsurlar, göründükleri kadar masum değillerdir ve uzun vadede çok daha büyük bir tahribata neden olabilmektedir. Bu sebeple, bu ve benzer konularda profesyonellerden psikolojik bir yardım almak kesinlikle tavsiye edilmektedir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.