Karaciğer Yağlanması Nedeni ve Besinsel Tedavisi

Dahil olmak üzere herhangi bir nedenle karaciğerde yağlanmanın saptandığı bütün klinik tablolar şeklinde tanımlanır. Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı,karaciğerde trigliserid şeklinde aşırı yağ birikmesi ile tanımlanan bir durumdur. Bu hastalarda aşırı yağlanmaya ek olarak karaciğer hücre hasarı ve inflamasyonda(iltihaplanma)olabilir.

Karaciğer yağlanmasına neden olan risk faktörleri şöyle sıralanabilir;

-Obezite(şişmanlık)

-Tip 2 diabet(şeker hastalığı)

-Metabolik Sendrom(karın bölgesinde yağlanma,dislipidemi(kan yağlarında yükselme),hiper trigliseridemi(kanda serbest yağların yükselmesi),hipertansiyon(kan basıncının yükselmesi),açlık şekerinin yükselmesi.)

-Kalp ve damar hastalıkları

-Endokrin(hormonal hastalıklar:Polikistik over sendromu,hipotiroidi,hipopitüitarizm,hipogonadizm)

-Safra kesesi hastalıkları

–Pankreatit,duodenal rezeksiyonlar(pankreas iltihabı,12 parmak bağırsağının çıkarılması)

-Obstruktif uyku apnesi(uykuda nefes kesilmesi

-Açlık(malnutrisyon(kötü beslenme)

-Yaşlanma,obez yada diyabetli (şeker hastalığı)kişilerin 1. derecede akrabaları,erkek olmak,etnik köken(beyaz ırkdan olmak)

-Batı ülkelerinden olmak

-Batı diyetleri(Yüksek enerji,yüksek doymuş yağ yüksek trans yağ,omega 3 yağ asidinde azalma ,Vit D oranının azalması,Meyve ve sebze tüketiminin azalması

–Fiziksel aktivite azlığı

iNSÜLİN DİRENCİ:İnsülinin hücre içi ve hücre dışı etkisinin azalması ve hedef organlarda glukoz(şeker) düzenleyici rolünü yapamaması insülin direncidir.Plazma serbest yağ asitlerinin sürekli yüksek seyretmesinin ,çeşitli mekanizmalarla glukozun(şekerin) periferik(çevre) dokularda kullanılmasını engelleyerek insülin direncine sebep olduğu bilinmektedir.

İnsülin direnci,periferik(çevre)yağların yıkımını ve yağ asitlerinin karaciğere girişini arttırarak, çok düşük yoğunluklu lipoprotein(VLDL) yapımını azaltarak karaciğerde yağlanmaya neden olabilir.VLDL karaciğerde yapılan trigliseridleri depolanmak üzere yağ dokusuna taşır.

OKSİDATİF STRES(serbest radikallerin antioksidanlara göre artması):Lipid peroksidasyonu(yağların bozulması),serbest reaktif türlerin artışı,glutatyon,Evit,beta -karoten ve Cvit gibi anti oksidanların azalması ile karaciğeroksidatif hasara açık hale gelmektedir.

MİTOKONDRİ FONKSİYON BOZUKLUĞU:Mitokondri,enerjinin üretildiği hücre içi organelidir.Aşırı miktarda hücre içi yağ asitlerinin artması,oksidatif stres,ATP(enerji)azalması ve mitokondriyumların fonksiyonlarını yitirmesi karaciğer hasarında önemlidir.

Son yıllarda Leptininde insülin direnci oluşumunda önemli bir aracı madde olduğu belirtilmektedir.Leptin iştahı baskılayan termogenezi(ısı üretimini)arttıran ,vücutta yağ dağılımını ve metabolizmasını etkieyen bir stokindir(hücrelerin birbirleriyle iletişimini sağlayan proteinler)Doğuştan leptin eksikliği görülen bireylerde ciddi obezite ve karaciğer yağlanması saptanması,leptinin enerji dengesini sağlamadaki önemini göstermektedir.

BESİN TEDAVİSİ:

Vücut ağırlık kontrolü ve fiziksel aktivite karaciğer yağlanması tedavisinin temel taşıdır.Haftada 0.5-1 kg ağırlık kaybı önerilir.Hızlı ve kontrolsüz ağırlık kaybı serbest yağ asitlerinin karaciğere akışını arttırabilir ve karaciğer yağları azalırken lipid peroksidasyonunun (yağların bozulması artışı gibi kötü seyreden gidişata neden olabilir.Bu sebeple bireylerde ılımlı kilo kaybı sağlanmalıdır.Çoçuklarda haftalık 0.5 kg ı aşmayan ağırlık kaybı sağlanmalıdır.

Fiziksel aktivitenin aerobik ağırlıklı olması insülin duyarlılığının ve kas kütlesinin arttırılmasıyla enerji ve insülin direnci kontrolünü sağlamaktadır.

KARBONHİDRAT SEÇİMİ:Şekerler yani basit karbonhidratlar insülin duyarlılığının azalmasına sebep olurlar.Kompleks ve glisemik indeksi düşük(kan şekerini hızla yükseltmeyen) karbonhidratlar tercih edilmelidir.Günlük karbonhidrat miktarı toplam enerjinin %45-65 arasında değişmelidir.Karbonhidrat kaynakları ise meyveler,sebzeler,tam tahıllar,kurubaklagillerve glisemik indeksi düşük besinler olmalıdır.Kilo vermede uzun süre düşük karbonhidratlı diyet uygulamalarının olumsuz etkileri görülmüş ve düşük karbonhidratlı diyetlerle ilgili daha çok çalışmanın yapılması gerektiği belirtilmiştir.

FURUKTOZ:Diyetle alınan früktoz ,yeni yağ yapımını ,karaciğer yağlarını,vücuttan yağ asidi sağlayarak ve yağ asitlerinin karaciğer içinde kullanımını arttırarak karaciğer yağlanmasına sebep olabilir.Ayrıca früktoz kaynaklı karaciğer yağlanması oluşumunun reaktif oksijen türlerinin  artması ve karaciğerde oksidan/antioksidan  sistemde meydana gelen dengesizlik ile ilişkili olduğu belirtilmektedir.Bununla birlikte devamlı früktoz almanın aşırı bakteriyel gelişime neden olduğu ,bakterilerin ve toksinlerinin dokulara geçmesi,barsak geçirgenliğini arttırarak karaciğer yağlanmasına sebep olduğu belirtilmektedir.

Bazı çalışmalara göre yüksek miktarda alınan sentetik früktoz bazı olumsuz metabolik etkilere sebep olmaktadır.Ancak kaynağı meyve yada bal olan früktozun ,früktoz kaynağı olmaları dışında anti oksidan ,yüksek potasyum,su lif kaynağı olmaları nedeniyle önerilen miktarda tüketiminde bu olumsuz etkiler görülmemekte yada az oluşabilmektedir.

YAĞ:Yağ gereksinimi toplam enerjinin %20-35 i olmalıdır.Yağlı karaciğer hastalarının yağ alınımının yüksek olması ,yağlanmanın gelişimi ve ilerlemesi için risk faktörüdür.Kalp ve damar hastalıklarının riskini azaltmak  ,insülin duyarlılığını arttırmak ve metabolik sendromu önlemede akdeniz diyetinin yararları desteklenmektedir.

Tekli doymamış yağ asidi içeren zeytin yağının HDL kolesterolü yükselttiği ve kan trigliserid düzeylerini düşürdüğü ve diyabetli hastalarda glisemik kontrolü geliştirdiği belirtilmiştir.Bu sebeple bol balık  meyve, sebze ,kurubaklagil,tam tahıl ürünleri ,posa,zeytin yağı ,fındık,avakado gibi kaynaklardan oluşan beslenme tarzı önerilmektedir.Omega 3(eikosapentaenoik asit) ve/veya DHA(dokosaheksaenoik asit) yeterli alımı kadınlarda 1,5gr/gün,erkeklerde 1.6gr/gün olmalıdır.

Diyetle kolesterol alımı ve total kan kolestero düzeyi ,yağlı karaciğer için risk faktörüdür.Bazı çalışmalarda ,kan kolesterol düzeyinin yüksek olmasıve HDL seviyesinin düşük olması karaciğer hasarına yol açabileceğinden yağlı karaciğer tedavisinde diyetle alınan kolesterol alınımının azaltılması desteklenmektedir.

PROTEİN:Yetişkinlerde normal protein gereksinimi  enerji alınımının yaklaşık %16-17 sidir.Kilogram başına 0.8-1 grm dır.Aşırı protein alımı böbrek fonksiyonları üzerinde istenmeyen etkilere sebep olabilir.

POSA(LİF):Posa gereksinimi 19-50 yaş arası kadınlar için 25gr/gün,erkekler için ise 30gr/gün olarak belirtilmektedir.Günlük tüketilen tahıl grubunun en az yarısı tam tahıllı besinlerden sağlanması gerektiği belirtilmektedir.

GLİSEMİK İNDEKS:Düşük gisemik indeksli besinlerin kan şekerini yavaş yükselttiği için  iştahı ve enerji alınımının kontrolününü sağlamada etkili olması nedeniyle plazma (kan)şekeri ve kan total kolesterol seviyelerini düşürdüğü gösterilmiştir.Ayrıca düşük glisemik yüklü(öğünde alınan karbonhidrat miktarının sınırlandırılması)vücut ağırlığında ve BKİ(beden kitle indeksi) nin azalmasında anlamlı düzeyde etkin olduğu gösterilmiştir.Bu nedenle glisemik indeks ve glisemik yük  yağlı karaciğer hastalarının diyetlerinde dikkate alınması gereken  önemli bir faktördür.

VİTAMİN VE MİNERALLER:Alkol nedeniyle olmayan karaciğer yağlanması,  Dvit seviyesinindüşük olması ve parathormonun(kalsiyum metabolizması ile görevli hormon) seviyesinin yüksek olması ile ilşkili bulunmuştur.Yüksek Dvit seviyesi ,düşük Dvit seviyesine göre daha düşük risk göstermektedir.Somon ,sardalya,uskumru ve ton balığı gibi yağlı balıklar,yumurta sarısı ,süt,brokoli,maydanoz,yeşil soğan Dvit yönünden zengin kaynaklardır.Ancak hiç bir besin günlük Dvit ihtiyacını karşılayacak  miktara sahip değildir.Bu sebeple Dvit seviyesinin arttırılmasında güneş ışığı temel kaynaktır.Eksikliği doktor kontrolünde takviye edilmelidir.1000 IÜ/gün D vit takviye edilmesi  karaciğer yağlanmasında önerilen miktardır.Evit,önemli bir antioksidan olup  karaciğer yağlanması olan hastalarda  oksidatif stresi ve karaciğer hasarını azaltabilir.Yapılan bir çalışmada karaciğer yağ ve karaciğer yağlanması olan hastalarda E ve Cvit kombinasyon tedavisinin uzman kontrolünde kullanabileceği belirtilmiştir.

Karaciğer demirinin karaciğerde fibrozisi(dokunun kalınlaşması,bağ dokusunun artması)ve oksidatif stresi arttırması nedeniyle yağlı karaciğerde insülin direncine eşlik ettiği düşünülmektedir.Yağlı karaciğer hastalarında demir azaltıcı tedavinin sonunda karaciğer enzimlerinin (ALT) normale geldiği açlık ve glikoz(şeker)ile uyarılmış kan insülin düzeylerinin azaldığı belirtilmektedir.

KARNİTİN KULLANIMI:Karnitin ve/veya kolin eksikliği çok düşük dansiteli(yoğunluklu) lipoprotein (VLDL ) salınımını ve serbest yağ asidi (trigliserid)oksidasyonunu(yıkılmasını) azaltarak yağlanmaya ve karaciğer yağlanmasına neden olabilir.Karnitin eksikliğinde,uzun zincirli yağ asitleri  mitokondri içine alınamaz ve karaciğer yağlanmasına sebep olabilir.Bağıkolin gereksinimi çeşitli faktörlere bağlıdır.Şayet besinler yeterince methioninden ,folik asitden ve vitB12 den zenginse organizma yeterince kolin sentezleyebilmektedir.Methionin Lipotropik (yağ paçalayıcı)bir faktördür.

Methionin içeren besinler :Fıstık,sığır ve kuzu eti,peynir,hindi,balık,kabuklu deniz hayvanları,soya,yumurta, süt,ve kurubaklagiller.

PROBİYOTİK KULLANIMI:İnsülin direnci , obezite ve tip2 diabet(şeker hastalığı) karaciğer yağlanmasının risk faktörü olarak görülmektedir.Ancak bu gibi faktörlere sahip olmayan kişilerde de yağlı karaciğer görülmektedir.Bu durum oksidatif strese bağlı hasarın gelişimi ve  bağırsak geçirgenlik zamanının uzamasıyla oluşan bakterilerin aşırı çoğalmasıyla açıklanmaktadır.Probiyotikler canlı mikroorganizmalardır.Bağırsak duvarına tutunan probiyotikler ,hastalık yapan bakterilerin bağırsak duvarına yapışmasını önlerler.

Bazı meta analiz çalışmalarında yağlı karaciğer tedavisinde probiyotik kullanımının olumlu etkisi olduğu belirtilmiştr.

Bu metindende anlaşılacağı üzere insülin direnci başta karaciğer olmak üzere bir çok organa zarar vermektedir.Hayatınızdan basit şekerleri çıkarıp karbonhidrat kaynağı olarak tam tahıllara yönelmelidir.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu