Nedir Bu Yansıtma

Çocuklar doğdukları andan itibaren iletişime ihtiyaç duyarlar. Onlarla konuşmak, iç dünyalarını anlamak, kendilerini zorlayan şeylere destek olmak gelişimleri için oldukça önemlidir. Çocuk kendisinin ne olduğuna anne ve babasına bakarak karar verecektir. Ona ne söylendiği neyi yapıp yapamayacağı, nasıl hissedeceği ve kim olduğu yetişkinlerin eylem ve söylemleri ile ilişkilidir. Her aile kendi zihninde ideal bir çocuk tasarlar; “uslu olsun, akıllı olsun, söyleneni hemen anlasın, cesur olsun” gibi. Aşırı idealize edilen çocuk kendisi ve ötekinin istekleri arasında sıkışıp kalabilir. Bu nedenle çocukları ideal değil gerçek olarak değerlendirmek gerekir.

Her çocuk doğduğu andan itibaren duyguları bilir ancak bu duyguların nasıl ve ne işe yaradığını en erken dönemde bakım verenlerin aktarımları ile içselleştirir. Bebeklik döneminde en ilkel duyguların zorlamaları ile karşılaşan çocuklar yeterince iyi kapsanmadıklarında, anlaşılmadıklarında, öteki tarafından gözetilmediklerinde bu ilkel duygular hayatları boyunca karşılaştıkları her yeni deneyimde tekrar tekrar ortaya çıkar ve sorun çözme olarak agresyon, küsme, görmezden gelme, yok sayma gibi davranışlara dönüşürler. Bir çocuğu anlamak için bazen de yetişkinlerin kendi içlerine bakması gerekecektir. Yetişkinin “şuan ne hissettiği” çocuğun da “ne hissettiği” ile bağlantılıdır. Anne/babaların karşılaştıkları olumsuz durumlara verdikleri tepkiler çocukların da kendi hayatlarında verecekleri tepkilere eş değer olacaktır çünkü öğrendikleri budur.

Anlaşılmak İçin Anlamak Gerekir

Pek çok insan bir diğeri ile kurduğu ilişkide en çok anlaşılmak istediğini söyler. Daha sonra diğer istekler ve beklentiler devreye girer; değer görmek, sevilmek gibi. İşte bu beklentiler aslında kişinin de verebildiği ve alabildiği arasında bir bağlantıyı ortaya koyar. İlişki bir alışveriş gibidir ve hiç kimse sürekli veresiye bir ürün vermez. Çocuklar bu alışverişin en merkezindedir. Ne verecekleri ne aldıkları ile ilgilidir. Bir çocuktan beklenen şeyler eğer gerçekçi değilse anne/babaların motivasyonu ve toleransı da aynı düzeyde düşer; “beni anlasın” beklentisi gibi. Oysa hiçbir çocuğun anlamak gibi bir sorumluluğu yoktur ancak anne/babaların çocukları anlamak en gerekli amacıdır.

Bir çocuk yaşadığı duyguların gerilimi ile pek çok olumsuz durumda kalabilir ve bunu davranışları ile gösterebilir. Çocuklar bulundukları ortamda eğer kendilerine ağır gelen duygularla baş edemiyorsa bunu “sorunlu davranışlar” şeklinde göstererek aslında yardım talep ediyor olabilirler. Ancak bu durumda anne/babaların ne anladıkları da çok önemli; “beni utandırıyor böyle yaparak” yerine bunun çocuk için bir zorlanma olduğunu düşünerek “burada neye ihtiyacı var, şuan onu zorlayan şey ne” diyebilmek hem anne/babaların çocuğu görmesini hem de ona yardımcı olmasını sağlayacaktır.

Eleştiri Yerine Kabul Etme

Bir çocuğun en çok ihtiyacı olan şey bakım vereni tarafından kabul görmektir. Bu kabul görme hali böylece çocuğu ideal olmaktan çıkaracak ve gerçek kendiliğini tanımasına olanak sağlayacaktır. Çocukları kabul edebilmek için onları çok iyi gözlemlemek ve ne hissettiğini anlamak gerekir. Bunun için belki de duyulan ya da yeni yeni duyulmayan başlayan yansıtma dilinden bahsetmek gerekir.

Yansıtma dili iletişimin en etkili modelidir. İçerisinde herhangi bir yargı barındırmayan sadece anlamaya, empatik dinlemeye ve duyguları,davranışları yansıtmaya yarayan bir modeldir. Çocuk bu dil ile kapsandıkça annesi/babası tarafından “her ne olursa ve kim olursa olsun” sevildiğini, değerli olduğunu ve kabul edildiğini anlayacaktır. Böylece çocuk anne-baba-çocuk ilişkisinde güçlenecektir. Bu dil ayrıca çocuğa öz denetim, öz güven, stresin kontrol edilmesi, muhakeme becerisi, değerli olduğu hissi, ihtiyaçlarının göründüğü bir alan ve farkındalık sağlayacaktır.

Buradayım, Seni Anlıyorum

Çocukların en önemli dünyaları evleridir. Bu ev içerisinde anneden ve babadan ayrı ayrı etkilenir.  Kendi evinde bakım verenleri tarafından anlaşılmadığını düşünen çocuk dünyanın hiçbir yerinde anlaşılacağına emin olamaz. Bu nedenle de bulunduğu tüm sosyal ortamlarda kendine yer bulabilmek için onu zorlayan durumlarla bildiği yöntemlerle baş eder. Gece yatak altından çıkacak canavarlardan korkuyor ve “bunda korkacak ve var” cümlesini duyuyorsa korkuyu bastıracak ancak yerine pek çok başka duygu ve davranış eşlikçi olacaktır. Bir diğer durum için de öfkelenen, kızan çocuklar anne ve babalar tarafından “saygısızca” adlandırıldığında öfke duygusu yüzünden kızılan, ceza verilen ya da öfkeyi bastırmak durumunda kalan çocuklar bu duygusunu hayatının pek çok yerinde kullanamayacak çünkü “birine öfkelenmek kötüdür” ile kendisine suçluluk duyacak ve başkalarının boyunduruğu altında kalarak kaygılanacaktır.

Her çocuğun anne ve babaları tarafından anlaşılmasının en iyi yolu çocukların duygularını yansıtarak yapabilmektir. Yansıtmayı bir ayna gibi düşünün. Kendinizi kötü hissettiğinizde aynada göreceğiniz yüz öfkelidir ya da üzgündür. Siz kendisinizi böyle hissederken aynadaki yansımanız size gülmez ya da sırtını dönmez. Aslında bu dil de hemen hemen aynı mantıkta çalışır. Çocuklara aynalama yapabilmek için öncelikle onları çok iyi izlemek, bir kulakla duymak diğeri ile dinlemek, empatik bir ses ve mimik kullanmak önemlidir. 

Oyuncağı kırıldığı için ağlayan bir çocuğa “tamam sus yenisini alırız” cümlesi onun o zor durumunda yardımcı olmaz aksine sorunlarını çözmeden gelişi güzel geçiştirmeyi öğretir. Oysa “oyuncağın kırıldığı için çok üzgünsün” diyebilmek çocuğun ne kadar üzgün olduğunu görmek onun duygusunu da anlamasına yardımcı olacaktır. Ayrıca çocuk ve anne/baba arasında daha samimi, uyumlu ve gerçek bir bağ ve ilişki kurulmasını sağlayacaktır. Güvenli bağlanma güvenli ilişki ortamında gelişir ve çocuğun bu güveni alacağı öncelikli kişi ailesidir.

Çocuklar kendi içlerindeki gücü keşfettikçe daha da öz saygı kazanırlar. Kendi değerlerini kaybeden çocuklar fazlasıyla öfkeli ya da çekingen davranabilirler. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu durumu ve ihtiyacı anlamak ve yardımcı olmak için mutlaka duygularını geri söylemek, yapmaya çalıştığı işleri desteklemek ve yanında olduğunuzu göstermek önemlidir.

“bu oyuncağın kapağını açmakta çok kararlısın”

“bu oyunu oynamaktan gerçekten keyif alıyorsun”

“sana bağırdığım için bana kızgınsın”

“odanda seni korkutan şeylerden bahsediyorsun”

“resmini iyi yapamadığını düşündüğün için üzgünsün”

Yansıtma çocuk ve aile arasındaki iletişimi güçlendirdikçe çocuklar güvenmeyi,  kendilerini her durumda değerli hissetmeyi öğrenecektir. Böylece hayatta onları zorlayacak herhangi bir şey yaşadıklarında kendi içlerindeki gücün farkında olacak ve en ufak zorlanmalarda daha kötü anlar yaşamak yerine o anların üstesinden gelebileceklerdir.  Bir arkadaşı onunla oynamadığı için çocuk üzülebilir ama bu onun için herhangi bir oyunu bozmak isteme, arkadaşına küsme ya da “seni sevmiyorum” diyerek başkasını kötü hissettirmek isteme gibi bir davranışa dönüşmek yerine çocuk bu durum için daha sağlıklı karar alabilecektir çünkü anne ve babası ona bu gücü verecektir; “Seni anlıyorum, yaşadığın zorluğu görüyorum ve yanındayım” diyerek. “Benimle oynamadığın için üzülüyorum” diyebilen çocuk kendisinin ve durumun farkında oldukça başkasına da bunu fark ettirmeyi sağlayacaktır ve sanırım bir çocuk için hayattaki en güzel başarı da budur.

Nereye Gidebilirim?

Gözyaşları burada anlaşılmıyorsa

Nereye gidip ağlayabilirim?

Ruhum burada kanatlanamayacaksa

Nereye gidip uçabilirim?

Sorularımı burada soramayacaksam

Nerede çözüm arayabilirim?

Hislere burada kulak verilmiyorsa

Nereye gidip konuşabilirim?

Beni burada olduğum gibi kabul etmeyecekseniz

Nereye gidip kendim olabilirim?

Psikolog Gonca Cihan

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu